Kötülük söz konusu olduğunda, eylem ve aktör ayrımı ile ilgili söylediklerimizi bir daha gözden geçirmeliyiz. Kötü kişiler olmadan kötü eylemler olabilir mi? Olamaz, tabii eğer bu kitabın argümanı sağduyuluysa. Kötülük bir davranış türü olduğu kadar bir varoluş şartıdır da. İki eylem aynı görünebilir ama biri kötüyken diğeri olmayabilir.
Kötülük yaşam ve ölüm arasına sıkışmış bir varoluş şeklidir. Bu yüzden de onu hayaletler, mumyalar ve vampirlerle özdeşleştiririz. Ne tam ölü, ne de tam canlı olan bir şey kötülüğün imgesi olabilir.
Reklam
Akıl duyulardan koptuğunda, durum her ikisi için de feci oluyor. Akıl soyutlaşıp kendi içine dönerken sıradan insan varoluşuyla bağlantısını kopartıyor. Bunun sonucu olarak da gündelik hayatı, üzerinde düşünmeye değer bir mesele olarak görmemeye başlıyor. Aynı süreçte duyular artık akıl tarafından yönlendirilmedikleri için gemi azıya alıyorlar. Akıl, rasyonalizmin boyunduruğuna girdiğinde, içgüdülerimiz kendilerini ucuz duygusalcılığa kaptırıyorlar. Akıl yaşamdan uzak bir anlam biçimine dönüşürken tensel varoluş, duyuların emip tükettiği bir yaşantı haline geliyor.
Savaş ortadan kaldırılamaz; halkların varoluş koşulları bu kadar farklı olduğu ve aralarındaki antipati bu denli şiddetli olduğu sürece, savaşlar da kaçınılmaz olarak var olmaya devam edecektir.
Birey gerçekten de ikili bir varoluş sürdürür; birinde kendi amaçlarına hizmet eder, diğerinde ise kendi iradesine karşı ya da en azından gayri iradi biçimde bir zincirin halkası olarak hizmet eder. Bireyin kendisi cinselliği kendi amaçlarından biri olarak görür; oysa bir başka bakış açısından kendi üreme plazmasına tabidir, haz karşılığında enerjisini onun kullanımına verir.
Muhtemelen ilk ortaya çıktığı zamanlardan beri homo sapiens, varoluş bilmecesi üzerine kafa yordu.
Reklam
1,000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.