"Sadece Aybars değil... Aybars'la Hayrettin planladılar."
"Hayrettin mi? Kendi kızını mı öldürttü? Neden?"
"Sence neden? Bir baba hamile kızım neden öldürtür?"
"Doğru ya! Namus meselesi... İyi de böyle töre cinayeti mi olur, çekip vursalardı yolun ortasında, işleri neden bu kadar
Kumanların Makedon Kumanovo adı ile etimolojik bir bağı var mı acaba
İşte bu tarihten sonra, Peçeneklerin
başlangıçta Bulgarlara karşı yardımcı güç olmaktan çıkıp
bir tehlike arz etmeye başladığı dönemde, Bizans'ın yardımına bir
diğer Türk boyu, Kumanlar gelecektir. Bizans İmparatoru bu defa Peçeneklere karşı Kumanlarla
temasa geçmiş ve 1091 yılında Peçenekler Trakya'ya gelerek
Bizans'a saldırmaya hazırlandığı bir sırada 29 Nisan 1091 tarihinde
Meriç nehrinin aşağı kesiminde Levunion ovası olarak
adlandırılan yerde Kumanlar tarafından ağır bir yenilgiye uğratılmışlar
ve bu tarihten sonra da önemli bir askeri güç olmaktan
çıkmışlardır.
Bu sırada Süleyman Askerî ise Sofya’da Bulgarlarla müzakere etmekteydi. Fakat Cemal Bey, Askerî’nin Bulgar başkentinde münferit görüşmeler yürüttüğünü öğrenince “büyük bir öfkeye kapıldı” ve “çok ileri gitti.” “Çok ileri”nin ne kadar ileri olduğu muhtemelen hiçbir vakit bilinmeyecek, fakat çanların Batı Trakya
Bağımsız Hükûmeti için çaldığı açıktı. Osmanlı-Bulgar müzakereleri 29 Eylül 1913’te İstanbul Antlaşması’yla sonuçlandı. Osmanlı İmparatorluğu antlaşma koşullarına göre Edirne, Kırklareli ve Dimetoka [Birinci Dünya Savaşı’ndaki Osmanlı-Bulgar ittifakının inşasının bir parçası olarak Dimetoka bölgesi 1915 senesinde Bulgaristan’a verilecekti.]] dâhil olmak üzere Doğu Trakya’yı elinde tutacak fakat tüm Batı Trakya’yı Bulgaristan’a verecekti. Bu, Osmanlılara İstanbul’un batısında Sadece küçük bir bölge bırakmış olan Londra Antlaşması’ndaki şartların iyileştirilmesi anlamına geliyordu
Teşekkülün liderleri, sanki onun resmî bir mahiyet almasına duydukları arzuyu vurgulamak istermişçesine, devlet olma durumunun resmî formalitelerini uygulama zahmetine de katlandılar. Türkçe ve Yunanca olmak üzere iki dilli pasaportlar çıkarıldı ve (her ne kadar bunlar başlangıçta üstüne Osmanlı yazısı basılan Bulgar pulları olsalar da) posta pulları basıldı. Süleyman Askerî, Eylül ayının ilk günlerinde şehitlik, kahramanlık, hürriyet ve yiğitlik gibi vatanseverlik imgelerine temas eden bir “millî” marş kaleme aldı. Marşın bir kıtası şu şekildedir:
Biz, millî istiklâl için Meriç’i, Karasu’yu aştık,
Bütün müstevlileri ezerek, yenerek hedefe ulaştık.
Balkanlarda şanlı bir cumhuriyet çığırını açtık,
İlk defa hürriyet meş’alesini biz yaktık...
Rahat bir nefes alan Clary omzunun üzerinden arkaya baktı. Magnus kulübenin kapısının önünde kollarını göğsünde kavuşturmuş halde duruyordu. Clary'yle göz göze geldiğinde sırıttı ve göz kırptı.