Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Yasını hakkıyla tuttuysan canını yakmıyor, geriye tecrübe kalıyor
Derler ki zaman her şeyi iyi edermiş, Zamanla her şey unutulur gidermiş, Bir de bana sor, o gözyaşları ve kahkahalar, Bugün hâlâ canımı yakar, yüreğimi dağlar!
"İkimiz de biliyoruz ki İbrahim Paşa çok farklı bir vezir. Hayata çok bağlı; zenginliği, işreti ve eğlenceyi seviyor. Sevdiği bu hayat tarzını tüm topluma yaymak istiyor. Ama bunu yaparken medreseyi karşısına alacağını hesap etmiyor. Her şeyden önemlisi, medresenin gücünü bilmiyor... Maazallah medrese siyasete girmeye görsün, önünde dağlar duramaz."
Sayfa 367 - Martı YayınlarıKitabı okuyor
Reklam
Ve dağlar erişilmeyince acı verir Sözünü unutarak Kaf dağına gitmek istedim.
Bir başkasının yüreğini, yüreğinden geçenleri yargılarken kişi bir miktar da olsa alçakgönüllülükten ve yardımseverlikten nasibini almış olmalı.
Kevok'un kaleminden
Ben Kevok... Yüksek dağların Kevok'u... Dağlar Ülkesi'nin Kevok'u... ölüm ülkesinin... ölüm, kalım, yokoluş... en çok duyduğum kelimeler... Ölüm, öldürmek, yakmak, yıkmak, burada karşılaştığım en basit olaylar. Niçin? Ölüm, ekmek ve su gibi zaruri bir ihtiyaç haline gelmiş burada. Niçin? İnsan hayatı burada ucuz, çok ucuz! Niçin? Burada ölçü hayat değil ölüm... Niçin?"
Papalagi ise ruhunu sever, sayar ve onu kafasındaki düşünceleriyle besler. Hiç aç bırakmaz onu. Ama bir de düşünceler birbirlerini yemeye başladı mı midesine oturuverir. Düşünceleriyle dünyanın gürültüsünü koparır, terbiye görmemiş çocuklar gibi bağırtır, çağırtır onları. Öyle bir davranır ki, sanırsın düşünceleri çiçeklerden, dağlardan, ormanlardan çok daha alımlıdır. Düşüncelerinden öyle bir söz eder ki, onların yanında bir erkeğin yiğitliğinin, bir kızın neşesinin hiç değeri yoktur sanki. Sanırsın, insanları çok düşünmeye mecbur kılan bir buyruk vardır. Hem de bir Tanrı buyruğu. Palmiyeler, dağlar düşünürken bu denli gürültü çıkarmazlar. Zaten palmiyeler Papalagi kadar gürültülü, vahşice düşünselerdi, yaprakları bu kadar yeşil, meyveleri altın sarısı olmazdı. Bu şaşmaz bir deneyimdir, çünkü düşünmek tez yaşlandırır insanı, tez çirkinleştirir. Ama palmiyeler de biraz az düşünüyorlar sanırım.
Reklam
"Dağlar dilsiz ustalardır ve suskun öğrenciler yetiştirirler."
Sevgiyle yıllanan küçük bir yürekti, aşkla, düşle. Düşün esintisiydi. Şikayetin ona ulaştığı bir yoldu, ona ulaştığında başlamıyordu ulaşan yaşam. Ateşlerin üstünde onunla yoksulluk çoğalırdı, dağlar kestiğinde sahilleri ve dünyamızı, meşaleleri taşıyordu. Çobana benziyordu onda gizlenen, ancak bütün yükseklilerin benzerleri insanın önünde sayfalar açardı ve ışık gibi düşerdi sabahlar yatakların etrafında. Sonunda bütün yıkıntıları tanır, ancak gerçeğin güzel beyazını görmez, sever sonunda, hayatını yaşar derinliklerde, vatanın toprağından koparılmış... O atları çözer uzandığı atın terkisinde çalkalanır ve onunla dökülür devletin kapılarında, filizlenir ve aşkını ilan eder. Rüzgara eşlik ederek. Güllerin düşleriyle karşılaşırdı, kırmızı sözcüklerde, çadırlarda, lağımlarda, çocukların gözlerinde, seyredilen yıldızlarda... binlerce ölünün kalbinde...
Sayfa 63 - E-KitapKitabı okuyor
«Tufanda, borasında Gürüldemiş gökler Ve yerle gök arasında Dağlar kımıldanmış Zembereğini kuran Onlarmış bu dünyanın Onlar ki kurt doğuran Obaların kanındanmıs.»
Kendimi hayata yeniden başlamış sanıyordum. Ve bu hisle dünyanın en muntazam insanı gibi yaşıyordum İçimde müthiş bir gayret uyanmıştı. Dağlar devirmek istiyordum .
Sayfa 231 - Dergah YayınlarıKitabı okudu
Reklam
“Bir insana yüzde yüz güvenmekle yüzde doksan dokuz güvenmek arasında dağlar kadar fark vardı. Çünkü eksilen yüzde birin nereden eksildiğini bilemezdin ve dünyanın bütün kazıkları o küçük "bir"in içine saklanabilirdi. O yüzden yüzde doksan dokuz, yüzde yüze olduğundan daha yakındı yüzde sıfıra.”
Hepimiz bazen birileriyle o kadar yakınlaşırız ki dostluğumuzu ya da kardeşliğimizi hiçbir şey engellemiyormuş gibi görünür; bizi ayıran küçücük bir köprü vardır, hepsi o kadar. Ama sen tam bu köprüye adım atacakken sana şu soruyu sorsam: Bu köprüyü geçip bana gelir misin? İşte artık o anda bunu istemeyiverirsin; sorumu tekrarlasam öylece suskun kalırsın. O andan itibaren aramıza dağlar ve azgın nehirler girer; bizi ayıran ve birbirimize yabancılaşmak duvarlar örüverir önümüzde ve bir araya gelmek istesek de artık yapamayız. Ama o küçücük köprüyü düşündüğünde, sözcüklere sığmayacak kadar büyüyüverir gözünde; yutkunur ve şaşar kalırsın.
İyi şeylerin hiçbiri bedava değildi. Sevgi bile. Her şeyin bedelini ödüyordun. Ve eğer yoksulsan, elindeki tek nakit, kahır çekmekti.
Aşk ateşi, sönmeyen güneş gibidir gönüllerde, sadece yaralarını değil, hülyalarını dağlar insanın ve imkânsızlık illetine düşünce yolun, duyguların kanar...
Hepimiz birbirimize benzemeliyiz. Anayasanın dediği gibi herkes hür ve eşit doğmaz ama herkes eşit hale getirilir her insan diğer herkesin suretidir o zaman herkes mutlu olur çünkü sinmelerine yol açacak kendini kıyaslayacakları dağlar yoktur.
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.