Şunu biliyorum ki, kin, nefret gibi menfi duyguların hamalı olmak, insana zarar vermek dışında hiçbir işe yaramaz. Ben bu yeryüzüne kimseyi mağlup etmek için gelmedim. Ortada bir savaş varsa eğer, onun adı sadece insan olma savaşı olabilir. Yenersen kendini yeneceksin, yenilirsen de kendine yenileceksin. Kimseyi gözünde nefret edecek kadar
Hz.İbrahim as
Bir gün İbrahim aleyhisselam, kokmuş, parçalanmış bir ceset görüp, Allah-ü Teâlâ’ya der ki: Ya Rabbi, parçalanmış bu cesedi elbette diriltirsin. Bunun nasıl diriltildiğini bana göster ki, gözümle görüp kalbim mutmain olsun! Cenab-ı Hak buyurdu ki: Dört ayrı cins kuş bul ve hepsini kes! Her kuşu yedi parçaya böl, her birinden birer parça alarak, yedi dağın üzerine koy! Dört kuşun başlarını elinde tut! Sonra; “Allah’ın izni ile gelin!” de. İbrahim aleyhisselam emredileni aynen yaptı. Havada dört tane başsız kuş cesedi meydana geldi. Sonra her biri gelip kendi başıyla birleşti. Bu kuşlar, tavus, horoz, güvercin ve karga idi. Tavus, ziyneti, süsü temsil eder. Nefs tavusunun başını koparan kimse, gözlerini dünya süslerine kapatabilir. Horoz, şehvete düşkünlük timsalidir. Nefs horozunun başını kesebilen kimse, şehvetlerin zararlarından kurtulur. Güvercin, heveslerin sembolüdür. Nefs güvercininin başını kesebilen kimse, heva ve heveslerine uymaktan kurtulur. Karga, ihtiras işaretidir. Nefs kargasının başını kesebilen ihtiraslarına gem vurur. Nefsinin bu dört huyunu terbiye eden kimse, sonsuz kurtuluşa kavuşur.
Diğer iletilerinde göz atabilirsiniz.
#109839060#108625260#107789461
Ramazandı. Oruçluydum. Tanıdığım bir tüccar iftar yemeğimi her gün evinden, hususi otomobiliyle gönderirdi. Ben de hapishane kapısının yanındaki tel örgüde yemeğimi beklerdim. Herkesin deliğine çekildiği o saatlerde bana izin verirlerdi. Yine böyle beklerken bir gün ihtiyar bir adam tel örgüye sokuldu. Üstü başı dökülen, amele kılıklı bir ihtiyar… Beni asla tanımadan: “Oğlum, içerde bir Necip Fazıl varmış! Şu karpuzu ona hediye getirdim.; Allah rızası için götürüp verir misin? Dedi. Gözlerim, hücum eden yaşlardan yangın içinde: “Ver, baba, hemen götüreyim! Dedim ve aldım. İşte, hasbi, her türlü nefs oyunundan uzak, Allah için verilen hediye… Bu meçhul Müslüman'dan tüten edayı ömrümce unutamam… Keşke o karpuzu kesmeseydim; hep ona bakıp düşünseydim, İslâm ahlâkını fikretseydim, ağlasaydım, ağlasaydım…
...
Âdem ile başlar yolculuğumuz, varoluşun ilk adımı, kazanmak için kaybetmenin ilk kuralı, dibe vurduktan sonra göklere erişmenin ilk filizi...
❝Cennette hiç bir sarsıntıya uğramadan yaşayacak olan insanoğlu mu, yoksa ayağı kayarak yeryüzüne düşen ve orda âb-ı hayatı ararcasına karanlıklar arasında geçen, dünya çilesini çektikten sonra
Kitap okumanın zamanı yokmuş, yeni anladım galba.
İki sayfa okuyup, gelen misafirlere ikramda bulunduktan sonra tekrar kaldığım yerden devam ederken kavradım bunu...
Yok öyle kitap okumak için mekan oluşturmak, boş zamanı beklemek..
Bizlik şeyler değil bunlar, mutfakta masanın üzerinde, sen kahve hazırlarken sana bakıp göz kırpan kitaplar, yaşama
Ayşe Şasa'nın denemelerinin bir araya getirilmesiyle oluşan, Anı-Biyografi türündeki kitabı.
Bilâkis Ayşe Şasa'nın hayat hikâyesi...
Kitabın ilk cümlesi şudur:
"Akıllılar dünyasının bir kıyısında, sisli bir dağ başına çöreklenmiş, dünyayı kendimce anlamlandırmaya çalışan bir deliyim"
Genellikle inceleme yapacakken
Değerli üstadın hayatı boyunca Ramazan ayı ile ilgili yazdığı yazılardan oluşan bir kitaptır. Yazar kitapta oruçla ilgili duygularını ve düşüncelerini ifade ederken, adeta bizim de duygu ve düşüncelerimize tercümanlık etmiştir.
Değerli yazarımız bir yazısında orucun tanımını çok güzel benzetmeler kullanarak şöyle ifade etmiştir:
"Bu ev nasıl