Dünyanın en yorgun ve en güçlü insanlarıdır anneler. evlatlarına karşı kızgınlıkları, telaşları, tembihleri, koruyup kollamaları, kısacası her halleri kendilerine hastır ve hepsinin altındaki tek güdü istisnasız muazzam bir sevgidir.Şefkat "ana şefkati" diye onunla anılır. ... - Hüğaaa, elimi kestim anneee, çok acıyoğaa hüğaaa. - Eyvahhh! Ooohhh, çok iyi oldu sana ohhh! Yüreğimin yağları eridi.Ver ver bi de ben keseyim ver. Tabi, ben sana git ddedim, o bıçağı tut dedim, elini bir güzel kestir dedim.Ohh nasıl sevindim varyaaa, kanasınnn, şakır kakır kanasın. Ana lafı dinlemezsen öyle olur.Hah çek şimdi cezanı...Offf yaa off! Ben nerelere gideyim amaaaan aman. Ölmek var ya hiç bişii diil hiç bi şiii... ..... - Anne çok miğdem ağrıyo ya n'apim? - İç yavrum iç. Daha çok sigara iç. bitir o paketi. Sonra terle terle, üstüne bi de soğuk su iç geçer. ..... - Anne çantamı gördün mü? Nereye koydum ben bunu ya öff. - Nereye var gücünle fırlatıp savurduysan ordadır evladım. Bi dahakine daha uzaa fırlat, elinle koymuş gibi bulursun e mi çocum? .... - Hoş geldin, hoş geldin. Aman da acıkmıştır şimdi benim güzel oğlum. Patates yemeği yaptım yer misin? Yanında pilav da var. Bi de muhallebi yaptım, sen seversin.Hazırliyim mi anasının bi tanesi? - Ya ben patates yemem. Pilav da istemem şimdi.Başka bişi var mı? - Var. Bi temiz sopa var.Yer misin çocum?! ... - Günaydın anne. Iaaaahh. ay ayılamıyorum ben ya. Alamadım uykumu gene. - Sana da iyi ikindiüstleri yavrum. Daha hava kararmadı ki, sen niye böyle erkencikten kalktın? iki saat sonra akşam olacak, nasılsa gene yatacaksın.Kalkıp bölmeyeydin kış uykunu çocum. ...
Sayfa 40
"Dinle…" dedi ağır ağır. Sana çok yazık oldu. Biliyor musun Knulp, ben papaz değilim ama İncil'in yazdıklarına inanırım. Sen de bunu düşünmelisin. Kendin için hesap vermek zorunda kalacaksın. Bu pek de kolay olmayacak. Başkalarından daha iyi yeteneklerin vardı, öyle olduğu halde hiçbir şey olamadın. Bunları söylüyorum diye bana kızma." Knulp gülümsedi ve gözlerinde eskisi gibi, zararsız, çapkınca bir ışık parladı. Arkadaşının koluna dostça vurup kalktı. "Elbet göreceğiz, Schaible. Sevgili Tanrı belki de bana hiçbir zaman, neden bir yargıç olmadın diye sormaz da, yalnızca: Geldin mi ey koca çocuk? der ve bana orada, yukarda kolay bir iş verir, çocuk bakıcılığı filan gibi."
Sayfa 105Kitabı okudu
Reklam
alper’den 700 lira borç aldım bugün israil devleti gömülsün diye karanlıklara! çünkü eğer borcu varsa bir mazlumun başka bir mazluma bir mazluma mazlum… sevgilim tam buraya uygun bir ayet bulamıyorum. oysa ne çok ayet vardı 90’larda… baktığımız her yerde ayrı bir allah gördüğümüz her peygamber yeni bir mağara. insan olmak bizatihi
''Acı insanın kendini bağlar ama bazı kişisel gelişim yazarları sevmek ve sarılmakla bütün acıların sonlanacağını söyler. Bu en büyük yalandır.Sarılmak muhteşem bir his, muhteşem bir sahipleniş ve muhteşem bir kabul ediş... Sevmek her şeyin ötesinde belki de... Acı ise her şeyin üstünde, zeytinyağı gibi her şeyin üstünde... Acı dibe çökmez, hep gözünün önündedir ve öyle acıların olur ki hiçbir sevgi iyileştirmez.Çok canı yanan bir insana gidin sarılın ve onu sevdiğinizi söyleyin.Geçti mi acısı? Geçmedi, sadece anlık bir his kaybı oldu.Bu kırmızıbibere çok acın var ama seni seviyorum demek gibi ve o biber hep acı. Sadece sevdiğiniz için anlık bir his kaybı oldu, yediniz ama yandınız.''
Onun için 'yeryüzünde Tanrı'dan sonra en çok insan yaratmış kudret' derler; gerçekten de, onun romanlarında yazdığı insanları, fedakarı, nankörü, hırslısı, hesaplısı, aşığı, köylüsü, şehirlisi, tüccarı, fahişesi, noteri, kadını, erkeği ile canlandırıp bir yere toplasanız, adıyla anılacak bir kasabayı doldurabilecek kadar insan çıkar
Sayfa 123Kitabı okudu
Bostan dolabının yanındaki, suları bana kahverengi gözüken, o küçük ve eskimiş havuzdaki solgun ve kederli nilüferlere gidip bakardım çocukken, babam, onların kökleri olmadığını anlatmıştı bana. neden bu çiçekleri hep bir şeylere benzetmek için kullandıklarını ancak büyüyünce anladım. yalnızca bu çiçekler, hep bir yerlere gidecekmiş gibi azade ve özgür oluyorlar ama küçük bir havuzun içinde bir yere gitmeden yaşıyorlardı. hayat da böyle bir şeydi benim için; hep bir yerlere gidecek gibi duran, yalnız ve bir yere gitmeyen bir çiçek. bütün bir hayatın özeti buydu. bende bir yere bağlanmadım ve bir yere gitmedim; öyle solgun nilüfer gibi bir havuzun içinde yalnız başına durdum, köklerimi salamadım, ne, olduğum yere sağlamca yerleştim, ne, başka diyarlara kaçabildim. bana bakanlar, beni seyredenler, beni sevenler oldu ama kimse yakasına takmadı beni, kimse odasına koymadı, kimse beni sulayıp büyütmek için uğraşmadı. onlara ihtiyacım olmadığını, havuzumda tek başıma yüzebileceğimi düşündüler. ben de bu yüzden; kederi, yalnızlığı, kirlenmeyi öğrendim ve hayata benzedim. ne garip başka bir şey de olmak istemedim, beni beğenmeleri yetti bana.
Reklam
1.000 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.