Ne güzel bir örneksin sen ya hu.
Sehl b. Abdullah et-Tüsterî (ra) bütün malını Allah yolunda harcamakta idi.Onun yoksullukla yüz yüze geleceğinden endişelenen annesi ve kız kardeşi Abdullah b.Mübarek'e Sehl'in durumunu anlatarak şikayette bulundular. Abdullah b.Mübarek onlara yardım etmek maksadıyla Sehl'in yanına gitti.Fakat Sehl, Abdullah b. Mübarek'e önce şöyle dedi: - Şehirden köye göç etmek için köyden bir parça arazi satın alan adam ne yapar? Şehir de hiç mal mülkünü bırakır mı? Abdullah b.Mübarek,Sehl'in ne demek istediğini anladı.Annesine ve kız kardeşine dönerek, - Sehl bununla size şunu demek istiyor: Şehirden köye göç eden biri, şehirde hiçbir şeyini bırakmazken, dünyadan ahirete göç eden biri de dünyada nasıl bir şeyler bırakabilir ki?
Şeytan Müminleri Nasıl Kandıracak
Vehb b.Münebbih (ra) anlatıyor: "Bir gün İblis yaşlı bir adam kılığında Süleyman'ın (as) yanına gitti.Süleyman (as) onu tanıdı ve sordu: - Bana anlat, İsa'nın ümmetine neler yapacaksın? İblis, - Onları İsa'yı ilah olarak kabul ettireceğim gibi ondan başka iki tane daha ilah kabul ettireceğim, dedi. Süleyman (as), - Peki, Muhammed'in (sav) ümmetine neler yapacaksın? diye sordu. İblis, - Onları da paraya pula davet edeceğim.Öyle ki para pul onlar nezdinde 'La ilahe illallah' demekten daha güzel görünecek. Süleyman (as) İblis'in ağzından bunları dinleyince, 'Senden Allah'a sığınırım' dedi, bir de baktı ki İblis çoktan kaçıp gitmiş...
Reklam
Hâtem-i Esam (ra) der ki: "Dört şeyi yerine getirmeksizin dört şeyi iddia eden yalancıdır: 1- "Mevlâ'sını sevdiğini iddia etmesine rağmen onun haram kıldığı şeylerden sakınmayan. 2- Cenneti istediğini söylemesine rağmen malından Allah yolunda infakta bulunmayan. 3- Resûlullah'ı sevdiğini söylemesine rağmen onun sünnetine uymayan. 4- Ahirette yüksek derecelere nail olmak isteğini söylemesine rağmen fakirlerden ve yoksullardan uzak duran."
Abdullah b. Abbas'ın (ra) naklettiği bir rivayete göre Allah Resûlü (sas) bir gün şöyle buyurdu: "Dört şey kime verilmişse dünya ve ahiret hayırları ona verilmiştir: Zikreden bir dil, şükreden bir kalp, belaya sabreden bir beden ve nefsine hıyanetlik etmeyen, kocasının malını canı gibi muhafaza edip dininde ona yardımcı olan sâliha kadın!" [Taberânî, Mu'cemü'l-Evsat, 7212] Hanımlar da bu hadiste geçen ifadeyi sâlih erkek olarak anlamalılar. Allah bu dört güzellikle bizleri mükafatlandırsın.
Efendimiz (sas) bir gün Sevbanı (ra) üzüntülü gorunce: "Neyin var, hasta mısın ey Sevban?" diye sordu. Hz. Sevban şöyle dedi: "Ne hastalığım ne de ağrım var. Huzuruna gelip gittikçe cemalime bakıyor, yanında oturuyor, sohbetinde bulunuyorum. Ancak sizi görmediğim zamanlar size kavuşuncaya kadar kederden bunalıyorum! Sonra ahireti hatırlıyorum ve orada sizi görememekten korkuyorum! Çünkü siz cennette diğer peygamberlerle beraber yüksek makamlarda bulunacaksınız. Ben ise cennete girsem bile senin derecenden aşağı makamlarda bulunacağımdan dolayı sizi orada görememekten endişe ediyorum." Bunun üzerine Efendimiz (sas), Sevbân'ı (ra) teskin eden şu cümleyi kurdu: "Kişi sevdiği ile beraberdir." Bu olay üzerine nâzil olduğu rivayet edilen Nisâ Sûresi'nin 69. âyetinde de şu şekilde buyrulmaktadır: "Kim Allah'a ve peygamberlere itaat ederse işte onlar Allah'ın nimetine eriştirdiği peygamberlerle, dosdoğru olanlarla, şehitler ve salih kimselerle beraberdir. Onlar ne iyi arkadaştırlar!"
Abbas (ra), bir tanesini de Efendimiz'in (sas) hizmetlisi Sevbân (ra) anlatmaktadır. İlgili âyette şöyle buyrulmuştur: "Altın ve gümüşü biriktirip Allah yolunda harcamayanlara can yakıcı bir azabı müjdele!" [Tevbe, 9/34] Abdullah b. Abbas şöyle demiştir: "Tevbe Sûresi'nin 34. âyeti okunur okunmaz mescide bir hüzün çöktü.” Sahâbî efendilerimiz inen âyeti hemen içselleştirdiler. Hz. Ömer şöyle demiştir: "Ben bunu Allah Resûlü'ne sorarak sizi rahatlatacağım. Burada anlamadığımız bir şey var ki bize bu kadar güç geldi." . . Efendimiz'in (sas) huzuruna vardılar. Hz, Ömer meseleyi anlattı. Efendimiz (sas) de şu şekilde izah etti: "Ey Ömer! Orada Rabbimizin dikkat çektiği mal, zekâtı verilmemiş maldır. Şüphesiz Allah zekâtı, malınızdaki kirliliği gidermek için farz kıldı. Onu yerine getirdikten sonra mülkiyet hakkınızı iptal etmedi. Nitekim, sizden sonrakilere kalması için de miras hükümlerini indirdi." Bu sözler üzerine Hz. Ömer ve sahâbe sevindi.
Reklam
Türk tarih tezi
bu kuram, Türklerin aslen Orta Asya’da yaşamış olduklarını ama ku¬ ra klik ve kıtlık yüzünden Çin, Avrupa ve Yakındoğu gibi başka bölgelere göç etmek zorunda kalmış olduklarını ka¬ bul ediyordu. Böylelikle Türkler dünyanın yüksek uygar¬ lıklarım yaratmışlardı. Yakındoğu'daki Sümerler ve Hitıtler aslında ilk Türklerdi. (1930’larda kurulmuş olan iki büyük devlet bankasına Sümerbank ve Eubank adlarının verilmiş olması bir tesadüf değildir). Atilla ve Cengiz Han, uygarlaş¬ tırma misyonunun icracıları olarak tanımlanmıştı. Bu ku¬ ram Türklere kendi geçmişleri ve kendi ulusal kimlikleri için yakın geçmişten yani Osmanlı döneminden bağımsız bir övünç duygusu vermeyi amaçlıyordu.
Sayfa 277 - 1925-1935 reform politikaları: Laiklik ve ulusçuluk
Sizi hidayete taşıyana siz, derinden sevgi beslemez misiniz?
Ebû Zer'in (ra) ne zaman yanında Ali (ra ) ismi anılsa kalbi duracak gibi olur. Neden olmasın ki? Sizi hidayete taşıyana siz, derinden sevgi beslemez misiniz? Bir İnsan, kendisini iman nuruna davet edene hiç vefa duymaz mı? Bu asırda duymuyor, değil mi? Ah vefa sensizlik bu asırda çok zor. Sana ve senin sinelerde nakış nakış işlemlerine o kadar çok ihtiyacımız var ki...
Sayfa 27 - Timaş Yayınları/ Cennetle Müjdeli 10 Sahabe, 4. Kitap, Hz. Ali (r.a)Kitabı okuyor
Ankara taşından yapılma Büyük Millet Meclisi, mimarını utandırmadı. Taş gibi kararlar aldı bir gecede. Bir gecede üç gencin idamı çarçabuk geçiverdi. Babalar zembereklerini çözemediler. Oturumu seyrettiler put gibi. Gerdan kıra kı- ra, "Idama evet," diye bağıranları. Ellerini kaldırarak bir savaş kahramanı gibi idam selamı çakanları, kahkahaları, alkışları, "İplerini ben çekerim," diyen cellâd heveslilerini, gözlerini genç ölülere dikmiş akbabaları seyrettiler ve zembereklerini orada asla koyvermemekten başka hiçbir şey dilemediler.
di şaneşînên nêrgiz û nesrînan de, min devê te biki- ra zîndana zimanê xwe lê xwedê û wext xelet hatiye xetimkirin ez hêmayeke heyama hewaran, di herban de nîşangeha riman serî gog, çav xar, zikçirîyayî fermo janya êdî tu dikarî xwe bikujî! . peykerekî: antîk, derîzî û mîtolojîk im(antik, mitolojik ve çatlamış bir heykelim)
1.000 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.