Rüzgârda savrulan yapraklarımdan geriye kalan cılız benliğimde içimi ısıtan tatlı bir telaştı gülüşün. Toprağın derinliklerinden işlerken yeryüzünün soğu iliklerime ve İnce bir hastalığa tutulmuş gibi ürperirken dünyanın gerçekliğine, yüzündeki aydınlık, tenindeki güzellik, sen ve senli günlerin düşsel izdüşümleriydi beni böylesine sarıp, aidiyet duygusu ile saplanmış olduğum hiçlik ve anlamsızlık çıkmazından çekip çıkaran.
Sonra gittin..
Hiçlik ve anlamsızlık dışında hiçbir şey kalmadı benden geriye. Alelade iklimlerde kaybediyorum kendimi. Günler ellerimde ufalanıyor..