Bir garip Orhan Veli…
Otogardan gece belki yolda okurum diyerek alelacele alınan bir kitaptı oysaki. Sürükleyici bir anlatımı var. Şiiri sevenler , şiir için didinenlerin hikayesini okumalı kesinlikle. Dostluk, emek, aşk,yokluk her şey bir arada .
Veli'nin Oğlu Orhan
Orhan, Oktay, Melih şiir üzerine kurulan dostluk. Yokluk içinde ölen Orhan Veli :(
"Köy Enstitüleri meselesinde olduğu gibi halkın iyiligi için yapılmış şeyleri bile halka şikayet ederek kötü gösterdiler. Asil üzücü olan, kahredici gerçek de halkin buna itibar etmiş olmasi!"
"Bazi insanlar karşılarindaki insanlara bütün cepheleriyle görünmezler. Bir insanin sekiz cephesi vardir. Sözgelimi karşısındaki insan onun yalnızca üç cephesini gorür.
İmam Şarani, Levakıh'ında şöyle bir hikâye anlatır: "Dağda yaşayan büyük bir veli/ermiş vardı. Bu zat belli zamanlarda kente inerdi. Halk da önceden hazırlık yapıp, ona bir dişi merkebi kent meydanına getirirlerdi. Bu veli de kent meydanına gelip halkın gözleri önünde dişi eşeği hallederdi. Bunu da veliliğini halktan gizlemek için
Var olsunlar yine bu akşam
Şereflendirdi şairler masamızı
Kurduk mehtaba karşı çilingir soframızı
Akşam yine akşam
Ve başta Ahmet Haşim Bey
Yorgun gözlerinde melâl ü gam
Bir yanda Cahit Sıtkı
İlk sevgiliyi almış Beşiktaş'tan
Sesleniyor Abbas'a
-Haydi Abbas vakit tamam
Karşısında Veli'nin oğlu Garip Orhan Veli
Yine tarifsiz kederler
Henüz altı yaşındaki oğlu Aydın'ı gezdirmek için Beyoğlu'na getiren Rıfat Ilgaz, yolda Orhan Veli'yle karşılaşır. Biraz şakalaşırlar, çoğunlukla da Nurullah Ataç'a takılırlar. Bir ara yere çömelerek Aydın'ın saçlarını okşar Orhan Veli. Çekingen bir çocuk olmasına karşın hiç yabancılık çekmemesine şaşıran babası: "Bak Aydın! Bu amca var ya, bu amca..." diye onları tanıştırmaya çalışırken Aydın konuşur: "Orhan Amca"
Her ikisi de şaşırır, altı yaşındaki çocuğun Orhan Veli'yi tanımasına. Hayatında ilk kez Beyoğlu'na gelen bu çocuk, daha önce de O'nunla tanışmış olamazdır. Ama iş sonradan anlaşılır: "Demek tanıyorsun haa! Çok güzel! Peki nereden tanıyorsun?" "Doğan Kardeş'ten!"
Gerçekten de Doğan Kardeş dergisi, La Fontaine'nin şiirlerini çeviren Orhan Veli'yi 'Orhan Amca' ismiyle tanıtmış ve bir de resmini yayımlamıştır. Sonuç olarak Orhan'ı bilen Aydın, Veli'yi de o gün öğrenir.
Eşiğe basmanın uğursuzluk getireceği bütün Türklerde ortak inançtır. Bu, yer-su kültü ile ilgili olsa gerektir. Nitekim, Altaylı şamanistler, "kapı ruhu"nun varlığına inanırlar. Alevi ve Bektâşilerin Cem'lerindeki 12 hizmetten biri olan "kapıcılık", bununla ilgili olmalıdır. Uluğbey'de Veli Baba Türbesi'nin yeşil eşiğini üç yerinden öpüp, ayak değirmeden girip çıkmıştık. Edremit Tahtacılarında, eşiğe basmanın ve eşikte durmanın uğursuzluk getireceğine inanılır. Orhan Gazi'nin "adı Süleyman Paşa olan ulu oğlu, atasının eşiğini öpmeğe" gelmişti. Kul Hüseyin de, "Kırklar eşiğine yüzümü sürdüm" diyor. Altaylı'ların şaman âyinleri esnasında, "eşiğin sağ ve sol taraflarında "koruyucu olarak bulunan "atam Kayra Han" diye dua edilir.
Sayfa 103 - Türk Dünyası Araştırmaları VakfıKitabı okudu
İstanbul'un orta yeri sinema;
Garipliğim, mahzunluğum duyurmayın anama;
El konuşur, sevişirmiş, bana ne?
Sevdâlım
Boynuna vebâlim!
İstanbul'da, Boğaziçi'ndeyim;
Bir garip Orhan Veli;
Veli'nin oğlu;
Tarifsiz kederler içindeyim.
~Orhan Veli Kanık
Karadeniz gemisi, Avrupa'nın pek çok limanını dolaşarak Türkiye'yi tanıtma görevini üstlendi. Cumhuriyet'in ilanından üç yıl sonra Atatürk'ün önerisiyle hayata geçirilen Karadeniz gemisi Projesi, Atatürk'ün Türkiye'yi dünyaya tanıtacak bir proje yapılmasını istemesiyle 1926'da yola çıktı. Türkiye'yi tanıtan
Heeeey!
Ne duruyorsun be, at kendini denize;
Geride bekliyenin varmış, aldırma;
Görmüyor musun, her yanda hürriyet;
Yelken ol, kürek ol, dümen ol, balık ol, su ol;
Git gidebildiğin yere.
77. De ki: "Ey Kitap Ehli! Gerçeğin dışına çıkarak, dininizin sınırlarını ihlal etmeyin. Daha önce sapan ve birçoğunu saptıran ve düzgün yoldan sapmış olan bir halkın hevasına uymayın.
78. İsrailoğulları'ndan Kafir olan kimseler, asi olmaları ve haddi aşmaları nedeniyle, Davud'un ve Meryem oğlu İsa'nın diliyle