İçimin karanlığının geceden zifiri kaldığı zamanlardayım. Vicdanınızın böyle anlarda pusulanız olamadığını anlıyorsunuz. Geri saramadığınız anlar, sarılışlar, kalbe değil ruha işleyenler. Sevmeyi sevenler aşka hazza aşık olanlar nice Nazim'lar. Ne bilsinler Nazimi. Vera'ya ömrünü 3 yil feda edeni.
Yeniden gidiyorum çünkü gitmemi istediniz. Vera cruz' a gidiyorum. Limandaki ana meydana gidiyorum.
Kent kapılarının oraya gidiyorum. Cafe de la Parroquia'ya
gidiyorum.
#koaladankitaplarokumagrubu ile Nisan ayında Dünya Edebiyatı listenizden okuduğumuz Yamaç uzun ama kolay okunan bir eser.
Rusya'nın büyük şehirlerinden biri olan Petersburg'ta başlayıp daha sonra Malinovka isimli (çiftliğin bulunduğu) köyde devam eden yaklaşık 960 sayfa olmasına rağmen sade dili, ilginç ruhsal çözümlemeleri, karakterler
1. BÖLÜM
SAİD NURSÎ, NUR RİSALELERİ VE İLİM
1.1. SAİD NURSÎ’NİN TAHSİL HAYATI
Risale-i Nur müellifinin tahsil hayatı üç aydan başka mevcut olmadığı halde
(...)10
Evet o zât (Said Nursî) daha hal-i sabavette iken ve hiç tahsil yapmadan
zevahiri kurtarmak üzere üç aylık bir tahsil müddeti içinde ulûm-u evvelîn ve âhîrine
ve ledünniyat ve
galiba genel olarak spoiler icerecek
.
.
.
.
.
(hatta daha ilk paragraftan ilk cumleden spoiler var)
donup bakinca en mantiklisi yargicti galiba. sonda, mektubu okumadan "bi dk vera miymis hic tatmin edici degil" diye dusunmustum, sonra o olmadigini anladim. ne sacmalik donuyor burada diye dusundum. sonra yargic cikti. dedigim gibi en
Sosyalleşmek ve popüler kültüre ayak uydurmak için ne çıkarlar karşılığında birbirlerine sevgi satıyorlar ilgi görmek hayatını gösterişe, kıskançlığa ve zenginliğe ulaşmak için kişileri kullanmak ile geçiyor bilmiyorlar ki bu hayatta hiç bir şeyin karşılıksız kalmayacağı ve en kötüsü olan ise bile bile yaptığı şeylerin sonucun kendisinde biteceğini zannetmesidir.
Bunlar irade sahibi kişiler değil mi ? Neyin iradesi aldatmacadan başka bir şey değil mi? Bu aldatıcı iradeye sahip kişiler hep isterler ama bedelini kendileri ödemezler. Bedeli ödeyen kişiler hayatından çıkarlar çünkü onunla işi bitmiştir. Bu sürekli böyle devam edeceğini sanmaları safsatadan başka bir şey değildir ve bununla birlikte aklın mahiyetini vera sahibi olmak değilde kendilerini düşünmeleridir. Kendilerini düşünmeyi bıraktıkları zaman istenilen duruma gelebilirler fakat bu durum çok zordur. Bedeli hep kendi haricindekiler ödediği için faturanın kabarıklığını ödemedikleri sürece kendilerinin fahiş fiyattan hayat süreceğini farkına vardıktan sonra kendilerini bu faturanın ağır olduğunu anladıklarında iş işten geçmiş olacaktır ve bu bedeli her zaman başkalarına ödemeye devam edecekler ya da faturanın ağırlığını kabul edip cefasını ödemeye razı olanlar ise başkaları için yaşadıklarını anlayacaklardır.
Sürya: (Göksel Tanrılar) Güneş yuvarlağını belirtir, güneşi simgeleyen tanrılar içinde en belirli olanıdır. Sürya'ya on kadar ilahi sunulmuştur. Sürya'nın gözünden, çeşitli yerlerde bah sedilirse de o, daha çok *Mitra ve *Varuı;ıa'nın, *Agni'nin ve başka tannlann gözü olarak anılır. O, her şeyi ve her yeri gö rendir; bütün
şu küçücük dünyada herkes incitilmiş,
isimsiz, herkes yanlış yerde...
biz en iyisi bu fon eşliğinde biraz kitap okuyalım,
iyi geliyor inan
çok iyi geliyor...
neden? diye düşündüm
neden korkuyorum?.
tam atlatmışken?
gözlerimin içi terliyor sanki.
uzun bir süredir yaşamanın dışında kaldım,
ev içinde,
kalabalıktan uzakta.
o yüzdendir.
ya da kitabın etkisidir,
ne bileyim bastıran kardır,
gördüğüm düştür...
bir nedeni olmalı...
nedense aklıma hep ölüm geliyor.
böyle ne kırık ,
ne de anlaşılamamış gitmek istemiyorum Vera...
Günümüz aşkları neye benziyor biliyor musunuz ? hani Nazım Piraye saatimin kayışına senin adını yazdım diyordu ya halbuki saatinde Vera yazıyordu... aynı o ne bir eksik ne bir fazla
“Bu adada arı bulunur mu? Söyleyin bana. Balı nereden bulacağız? Ha! Ha!”
Vera sözlerine devam etti.
“Bakmayın bana öyle sanki deliymişim gibi! Son derece akıllıca bir soru soruyorum size. Arılar, kovanlar, arılar! Anlamıyor musunuz? O aptal tekerlemeyi okumadınız mı? Hepinizin yatak odasında var, üstünde düşünün diye konulmuş! Eğer biraz sağduyumuz olsaydı bunu anlamamız işten bile değildi.
‘Yedi Küçük Asker Odun Kırdı.’ Peki ya bir sonraki dize? Tamamını ezberledim, diyorum size!
‘Altı Küçük Asker Kovanla Oynadı.’ Bu yüzden soruyorum işte, bu adada arı var mı diye? Ne ilginç değil mi?“