Baktım, hepsi de toplanmış can atıyor savaşa,
dedim ki onlara: "Ey gençler, ey boşuna yiğit
ve cesur yürekliler! Siz de benim gibi, her şeyi
göze alarak gelmek istiyorsanız peşimden,
görün önce kader bizi ne hale düşürdü:
Bu imparatorluğu ayakta tutan tanrılar,
tapınakları, sunakları bırakıp gittiler;
yardımına koştuğumuz kent alevler
"Aradığınız işte karşınızda, ben Troialı
Aeneas'ım, kurtuldum Libya'nın dalgalarından.
Ey Troia'nın dile gelmez çilesine acıyan
tek insan! Sen Danao kılıcından kurtulup da
denizlerde, karalarda, türlü felaketlerle
bitkin düşen bizleri, her şeyimizden yoksunken,
kentine, sarayına kabul ettin bir yoldaş gibi.
Hepimiz, kraliçem, nasıl ödeyeceğiz sana
olan minnetimizi, bizler, koca yeryüzüne
saçılmış Troia soyu? Gözlüyorsa dindarları
göklerde tanrılar, adalet, doğruluk bilinci
varsa hâlâ bir yerde, dilerim tanrılar versin
layık olduğun ödülü sana. Seni yaratan
çağa ne mutlu! Hangi değerli ana babadan
senin gibi kız doğmuş! Irmaklar denizlere
aktıkça, gölgeler dolandıkça koyaklarını
dağların ve gökler ışık verdikçe yıldızlara
ünün, adın, övgülerin yaşayacak her zaman,
kaderin beni çağırdığı her yerde!"
Aeneas İtalya'da büyük bir savaş yapacak,
hükmedecek tüm vahşi uluslara, insanlara;
yasalar koyacak, surlar dikecek Latium'da.
Üç yaz, Rutullerin boyunduruğundan sonra da
üç kış geçinceye dek sürecek egemenliği.
Ama şimdi İulus denen çocuk (İlus'tu adı,
İlium'un gücü de krallığı da ayaktayken);
şu Ascanius uzun yıllar, yani tam
Nasıl ki büyük bir ulusta bir
isyan çıktığında cahil ayaktakımı boşanır
çılgın gibi, her şeyden kendine silah yapar;
çırağılar, taşlar uçuşur durur havada;
ama tam bu sırada dindarlığı, hizmetleriyle
saygıdeğer birini gördü mü tesadüfen,
keser sesini güruh, kulak verir birden,
etkilenip sözlerinden yumuşar ya ruhları,
tıpkı öyle gözden geçirip de suları tanrı,
sürünce atlarını masmavi göklere doğru,
kesiliverdi denizin olanca şamatası.
Salıverdi gemleri tanrı, uçtu gitti arabası.