Kitap okumaya verdiğim uzun aradan sonra bu kitapla başlamak istedim, hayatın monotonluğu içindeki yaşananlar yerine başka bir yönde düşünmemi sağlar diye düşünüp başladım ve yanılmadım.
Genç sayılacak bir yaşta eşini kaybeden ve bununla birlikte çocuklarının da ona ihtiyacı olmayacak yaşta olması nedeniyle kendini tamamen boşlukta ve yalnızlık içinde çırpınırken bulan Mrs.C’nin yıllar önce yaşadığı ve o günden sonra hiçbir şeyin eskisi gibi olmamasına yol açan yirmi dört saatini anlatıp içini dökmesini konu alan bir kitap. Yaşanılan bir yirmi dört saatin gerçekten nasıl bütün hayatı ama en başında da bir kadını nasıl yerle bir ettiğini, duyguları,tutkuları altında nasıl ezildiğini okurken kalbimin bir yerinde ben de hissettim. Belki bir kadın olduğum için bu kadar anlayıp içselleştirdim, bilmiyorum. Bir kadının hissettiklerinin bu kadar anlaşılarak bir erkek yazar tarafından yazıya dökülmüş olması beni şaşırtsa da konu Stefan Zweig olunca hayretimi dizginleyebildim:)Keyifli okumalar...