Evet, şu perişan dünyada, âvâre nev-i beşer içinde, semeresiz bir hayatta; sahipsiz, hâmisiz bir surette; âciz, miskin bir insan, bütün dünyanın sultanı da olsa kaç para eder. İşte bu âvâre nev-i beşer içinde, bu perişan fâni dünyada; insan, sahibini tanımazsa mâlikini bulmazsa ne kadar bîçare sergerdan olduğunu herkes anlar. Eğer sahibini bulsa mâlikini tanısa o vakit rahmetine iltica eder, kudretine istinad eder. O vahşetgâh dünya, bir tenezzühgâha döner ve bir ticaretgâh olur.
Pazar, Amerika'daki en ayrımcı gündür: Siyahlar Siyahların kiliselerine gider, Beyazlar Beyazlarınkine, İspanyol asıllılar da İspanyol asıllılarınkine...
Sevgi ve birlik vaazı veren bir dinin, her Pazar günü göstereceği şey bu değildir herhalde.
Büyüklere deseniz ki: 'Pembe tuğladan güzel bir ev gördüm, pencerelerinde sardunyalar, damınca güvercinler vardı...' Bu evi gözlerinin önüne getiremezler. Onlara şöyle demek gerekir: 'Yüz bin franklık bir ev gördüm.' Bunun üzerine haykırırlar: 'Ne kadar güzel bir ev!'"
Dil bir kültür gibi sunulmakta, yalancı ve aldatıcı bir görünüşle kültür ihtiyacı da karşılanmakta ve böylece asıl kültür ve düşünce yoluna gidilmesi zahmetine katlanmadan yeni nesiller sözde kurtulmaktadır.
Dil düşünceden doğar. Bütün dilbilimde böyle kabul edilir. Bence karakoç şiir dışında düşünce kitaplarıyla uğraşmasın saçmalıyor. Kendisi iyi bir şairdir.