Yorgun gözümün halkalarında
Güller gibi fecr oldu nümâyân,
Güller gibi... Sonsuz, iri güller...
Güller ki kamıştan daha nâlân,
Gün doğdu yazık arkalarında!
Altın kulelerden yine kuşlar
Tekrarını ömrün eder ilan.
Kuşlar mıdır onlar ki her akşam
Âlemlerimizden sefer eyler?
Akşam, yine akşam, yine akşam,
Bir sırma kemerdir suya baksam
Üstüme semâ kavs-i mutalsam!
Akşam, yine akşam, yine akşam,
Göllerde bu dem bir kamış olsam!
Sabahları duyulan İlk ses; Arnavut kaldırımlı sokakta, fabrika işçisi kızların takunyalarının sesleriydi. Sanırım ondan önce de hiç uyanık olmadığım için duyamadığım fabrika düdüklerinin sesleri geliyordu.
"Hicriyle çifte nehr-i revan oldu gözlerim,
Ol nev-nihali hayli zaman oldu gözlerim,"
(Ayrılık yüzünden gözlerim akan iki nehir oldu.
Uzun zamandır o fidan boylu sevgiliyi gözler dururum.)
İş için de olsa, hafta sonu kaçamağı da olsa, bir haftalık aile tatili de olsa ya da herşeyinizi satıp kendinizi tamamen gezmeye adamış bile olsanız seyahat etmek; kazandığınız yeni deneyimler ve anılarla beraber kendinize olan güveni artırarak sizi rahatlatır, daha mutlu bir insan olmanızı sağlayabilir.
Moskova'nın tarihi merkezi Kızıl Meydan, bir zamanların Ortodoks kilisesinin merkezi ve Rus siyasetinin kontrol merkeziydi. Yaklaşık iki kilometre uzunluğunda; doğusunda Kızıl Meydan ile St. Basil Katedrali, batısında Alexander Garden, güneyde Moskova Nehri ve kuzeyde Borovitsky Tepesi ile yüksek duvarlarla çevrilidir. St. Basil Katedrali'nin renkli kubbeleri ve hemen yanında bulunan Kızıl Meydan gerçekten görülmeye değer.
...
Benim bin bir zorlukla aldığım, birkaç saat sonra giyeceğim canım kırmızı elbiselerim pembeye dönmüştü.
Teyzem çokrağı basınca renkleri değişmiş, öylece bana bakıyorlardı. Hemen çığlığı bastım. Çığlıklarımla tüm köy uyandı.
...
"Anne, bunlar benim kıyafetlerin mi"
...
Annem de ben üzülmeyeyim diye" Oğlum ne olacak, altı üstü bir ton açılmış, bir şey olmaz," dedi. "Yahu nasıl olmaz, baksana pembeye dönmüş, nasıl giyerim bunları" diye yavrusunu aslanlara kaptırmış Serengeti ceylanı gibi ağıtlar yakıyordum.
Artık ben de kırmızı şortum, kırmızı kareli gömleğimi giyip sınıf arkadaşlarımla kortejde yürüyebilecektim.
....
Bayrama bir gün vardı. Annem de beni köye, teyzelerimin yanına götürecekti. Kıyafetlerimi de yanıma almıştım.
...
Köye gittik, büyük bir heyecanla kıyafetlerimi giydim. Tam da teyzelerime gösterdiğim sırada, minik bir çay damlası gömleğime damlayıp lekelendi. Teyzem, "Hemen çıkar da bir güzel yıkayayım, sabah da bir güzel ütülerim " dedi.
Daha sonra ben ertesi günün heyecanlıyla uyudum. Gece boyunca, kırmızı kıyafetlerimle kortejde yürüyordum.
...
Sabah olunca hemen kalkıp bahçeye, kıyafetlerimin asılı olduğu yere gittim.
...
Fakat o da ne ? Kıyafetlerime bakıp büyük şok geçirdim.
....