Kitabımız bize aşkı, dramı anlatırken bunların yanında felsefi düşünceleri uzun uzun düşünmeye itiyor. Hızlı başlayıp, ortalarda düşünceler içinde boğulması dışında konusu oldukça iyi işlenmiş. Ancak dönemin edebiyat çatışması, kendini kanıtlama ve düşüncelerin kitapta uzun yerler bulması yer yer sıkıcı bulunabilir. Ağır bir dili ve yavaş anlatımı mevcut. Önce eksik yönlerine vurgu yaptım ancak güzel yönlerine gelirsek; İstanbul sokaklarını, ev ortamlarını, kıraathaneleri ve buna benzer neredeyse her ortamı oldukça güzel işlenmiş, sizi adeta o anı yaşatıyor. Asıl konumuza ise, olumsuz olayların yaşanması ile ortaya çıkan şeytanın başlıyor. Ancak bu şeytan kafamızda tasarladığımız gibi bir şey değil. Bu aslında aynada gördüğümüz suretten farksız. Sadece daha tamahkâr, hırslı, kötü ve hırsız.. İnsanın, kendi iç psikolojisiyle olan kavgasının iyi anlatıldığını düşünüyorum. Sanki o düşüncelere kitaptaki kurgusal karakter değilde siz karar veriyormuşsunuz gibi hissettiyor. Zaten kitap okumanın büyüsü de belki budur. Tabi büyük üstat Sebahattin Ali'nin de hakkını yememek lazım. Güzel bir eser ortaya koymuş.