Gözlerin garip şeyler görür, Aklından ahlaksızlıklar geçer. Kendini kâh denizin ortasında, Kâh gemi direğinin tepesinde yatıyor sanırsın. “Dövdüler beni ama incinmedim, Vurdular ama farketmedim” dersin (Süleyman'ın Özdeyişleri 23:33-35)
Sayfa 840 - Yeni Yaşam YayınlarıKitabı okudu
Vefa'nın büyük kabadayılarından Siirtli Bozo Reşat'ı bir gece yarısı Tarabya'da, mekan çıkışında vurdu­lar. Polislerin söylediğine göre, ölümünden sonra ya­pılan otopside Bozo Reşat'ta iki tane yürek çıkmış. Aslında eksik, otopside belli olmaz ama bilenler bilir, Reşat abinin di­ğer ikisinden de büyük bir yüreği daha vardı ki onu Belkıs abla giderken yanında götürdü. Bu mesele ağır mesele, başka hikayenin konusu.
Reklam
sende karlı dağların serinliği sende mayıs rüzgarlarının ılıklığı var sen denizlerimde bir büyük dalgasın ben senin sonsuzluğunda bir kum tanesi sen bir tanyerisin renkli camlar gibi ben her sabah senin şafaklarında uyanıyorum seni kimseler bilmeyecek benden başka kimseler bilemeyecek seni sevdiğimi ona yanıyorum hiç bir şey beni kurtaramaz artık jüri karar verdi suçluyum işte ellerime kelepçe vurdular alıp götürüyorlar beni güneşe ve gökyüzüne son defa bakıyorum zaman bir ateş oluyor yüreğime düşen kendimi kadere ve sana bırakıyorum yüz yıl sana mahkumum ben.
son sürat sana doğru koşarken beni vurdular sen vurdun demiyorum ama beni vurdular benim de şu kadarcık kurşundan geçmeyen bir yaram olsun
Beni vurdular ! Ensemden giren kurşun anlımın ortasından çıkarken bardağıma damlayan kan bozdu kahve keyfimi ! Bağırdım, Herkes oradaydı ! Fakat kimse duymadı…! Azad Penaber
Kardeşi Şükran Tekin anlatıyor:
''.. Nerede olduklarını bulamıyordum. Sonunda, savcılıkta bekletilen grup içinde olduğunu öğrendim. Nasıl olduğunu merak ediyordum. Savcılığa gittiğimde önce göstermek istemediler. Daha sonra biri insafa geldi Zekâi'yi getirdiler: Görünüşü korkunçtu. Yüzünde hâlâ cop izleri vardı. Beni görünce gözleri parladı. Anladım ki o da bana bir şey olduğundan kaygılıydı. İyi olduğumu görünce rahatladı. Ertesi gün çıkardılar. O sıralarda bir arkadaşın evinde kalıyordum. Zekâi geldi. Vücudunda, boynunda, yüzünde siyahlaşmamış yer yoktu. O an, 'Bir insanı bu duruma sokan nasıl bir yaratık olabilir.?' diye düşündüm. Günlerce, gecelerce konuştuk. Nasıl copladıklarını anlattı: 'Kötü vurdular, hem de çok kötü' demişti. Özellikle birinin kendisine nasıl vurduğunu anlattı. Önce başının arkasına, sonra da boynun önündeki kıkırdak çıkıntısına vuruyor ve küfrediyormuş. O günlerde bana şöyle demişti: 'İnşallah bunların arkasından bir şey çıkmaz.' Sanki içine doğmuştu.''
Sayfa 128Kitabı okudu
Reklam
Geri199
1,000 öğeden 991 ile 1,000 arasındakiler gösteriliyor.