Büşra

Artık ağlamayacağıma dair kendime verdiğim sözleri, böyle istisnai durumları içermemeliydi. Gözyaşlarımızı hep acı çekerek dönemezdik ya. İnsan, bazen de mutluluktan ağlamayı hak ederdi.
Sayfa 34 - Ren Kitap, Ela ÖğretmenKitabı okudu
Reklam
Bu çocuk niye bu sırla yaşıyor, bu dertle kavruluyor senelerdir. Ulan yaşamak ayrı dert, yaşadığını anlatamamak ayrı dert. Anlatsan seni anlayacakları bile şüpheli. Sadece bu yetmez mi insana?
Sayfa 197 - Doğan Kitap, Şermin YaşarKitabı okudu
''Rosie?'' Telefonumdan başımı kaldırdığımda babamın meraklı bakışlarıyla karşılaştım.''Pardon, ne dedin?'' ''Kiminle mesajlaşıyorsun?'' Sorusu beni on altı yaşıma tekrar geri götürdü. Bana hoşlandığım bir çocuk var mı diye sormuştu. Sana çiçek alanı değil, senin için koca bir bahçe ekecek erkeği seç, Bezelye.
Sayfa 172 - Yabancı YayınlarıKitabı okudu

Reader Follow Recommendations

See All
Morg neden tek heceli bir kelime, o gün anladım. İki heceli olsa çıkmaz insanın ağzından. Bir kerede söylüyorsun,boğazına takılıyor, sonunu duymuyorsun. O gün orada, tek heceli morgda, çekmeceyi kapatırken senin göğsüne, kefenin üstüne,üstündeki çörek otlarının hemen yanına umudumu yatırdım. Çekmece bütün ihtimallerin üzerine demir kale kapıları gibi kapandı, hem umudumu, hem sevdiğimi yitirdim. Sanki kilitler, kilitler, kilitler altında çaresiz kaldım.
"Babandan bahset," dedi Kate. Anthony birden irkilldi. "Babamdan mı?" Kate gülümsedi. "Bir baban vardı, öyle değil mi?" Anthony boğazının kurumaya başladığını hissetti. Ailesiyle bile babası hakkında pek sık konuşmazdı. Kendisine sık sık bunun sebebinin köprünün altından çok sular akmış oldu­ğunu söylemişti, çünkü
Sayfa 205 - EpsilonKitabı okudu
Reklam
"Tamam," dedi Colin, "oyunu sona erdiriyorum ve Bayan Sheffield'ı galip ilan ediyorum." "Sizden sonra yetişmem gereken iki kale daha vardı ama," dedi Kate. "Ne olursa olsun," dedi Colin, "kriket oyununa merak­lı olan tüm Bridegertonlar bilirler ki oyunu kazanmak için Anthony'nin topunu göle yollamak tüm kalelerden daha da önemlidir. Bu da sizi oyunun galibi yapmaya yeter Bayan Sheffield." Sonra dönüp Anthony'ye baktı. "İtirazı olan var mı?" Hiç kimse itiraz etmemesine rağmen, Anthony öfke dolu bir ifadeyle bakıyordu.
Sayfa 173 - EpsilonKitabı okudu
"Daphne ve Simon da buradalar," diye devam etti Colin. Anthony , Kate bakarak, "Kız kardeşim ve eşi," diye açıkladı. "Dük mü?" diye sordu Kate. "Ta kendisi." Colin, ağabeyinin tavrı karşısında kahkahalar atmaya başla­ dı. 'Anthony bu evliliğe karşıydı," dedi Kate'e, "mutlulukları onu kahrediyor."
Sayfa 149 - EpsilonKitabı okudu
Başını sallamaya başlayan Simon'un elini tuttu ve sevgiyle okşadı. "Bana hep sevgi verdiler," dedi. "Büyürken, sevgi ve ilgiden başka bir şey görmedim ailemden. Bana güven, bu sevgi her şeyi kolaylaştırıyor."
Sayfa 343 - EpsilonKitabı okudu
"Zümrütü çok sevdiğimi nereden bildin?" "Bilmiyordum," dedi Simon. "Bana gözlerini hatırlattığı için aldım." "Gözlerim . . . " Daphne'nin gözleri kısılmış, başı yana eğil­miş, gülmesini bastırmaya çalışırcasına dudakları büzülmüştü. "Simon, benim gözlerim kahverengi." "Evet, hemen hemen kahverengi," diye düzeltti Simon. Daphne, oturduğu yerde kaykılarak, biraz önce Simon'un yüzündeki morlukları görmek için kullandığı aynaya doğru döndü ve gözlerini kırpıştırdı. Sonunda, "Hayır," dedi. Se­sinde, bir çocuğa sabırla ders anlatırmış gibi bir ifade vardı. "Kesinlikle kahverengi." Simon uzanıp tek parmağıyla, Daphne'nin gözünün altına hafifçe dokundu. Kirpiklerinin hassas yumuşaklığı, elini ok­şuyordu. "Etrafı kahverengi değil," dedi. Daphne'nin bakışı, biraz şüphe, biraz da umut doluydu. Ardından, içini çekerek ayağa kalktı ve neşeli bir şekilde, "Ben kendim bakacağım," dedi. Simon, onun aceleyle kalkıp aynaya doğru gidişini, mut­lulukla izledi. Daphne, yüzünü aynaya yaklaştırmış, gözlerini açıp kapıyordu. Sonra, elleriyle gözlerinin kenarlarından tu­tarak, iyice açtı ve dikkatle aynaya baktı. "Ah, Tanrım!" diye bağırdı. "Bunu hiç görmemiştim."
Sayfa 223 - EpsilonKitabı okudu
Daphne, etkilenmiş bir halde ona bakıyordu. "Gökyüzüne baktım ve ... " diyen Simon, o geceyi yaşıyor gibiydi. "Bir gariplik vardı." "Gökyüzünde nasıl bir gariplik olabilir ki?" Simon omuzlarını silkti ve tek elini havaya kaldırdı. "Öy­leydi ama. Bütün yıldızlar yanlış yerdeydi." "Güneydeki gökyüzünü görmek isterdim," diye mırıldandı Daphne. "Eğer çekici ve uğruna şiirler yazılacak kadar güzel bir kadın olsaydım, sanırım ben de seyahat etmek isterdim." "Ama sen zaten erkeklerin uğruna şiirler yazdığı bir kadın­sın," diye hatırlattı Simon "Sadece şansına kötü bir şiir çıktı."
Sayfa 174 - EpsilonKitabı okudu
Reklam
"Would you visit my grave if i died?" His eyes grew dark. "I'd die before you were ever in a grave, malyshka."
A tear escaped, and he brushed it away with a thumb. “I don’t know what biocoenosis is,” I said softly. “You’re not missing out.” “I can’t have intellectually stimulating conversations with you.” “I was bored out of my mind.” Last-ditch effort to save myself. “There are plenty of women who could make you happier, Christian.” “You’re the only one I want.”
“Look at me, Gianna.” I did. “We have a saying in Russia. S volkámi zhit’, po-vólch’i vyt’. Say it.” I butchered it. A corner of his lips lifted, but he walked me through it until it sounded somewhat intelligible. “It means, to live with wolves, you have to howl like a wolf.”
Thunder rumbled in the distance. A candle flickered on the coffee table. “What are you afraid of?” “Everything,” I whispered, trailing my finger across the starched collar of his dress shirt. “You’re not afraid of me.” We were so close his cheek brushed my tear-streaked one when he rasped, “And, baby, I’m worse than the dark.”
94 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.