Büşra

''Hem bize bayan deyip kendilerinden ayrı bir konuma yerleştiriyorlar hem de dönüp dolaşıp bütün ekonomik sıkıntılar onları bulunca hayatın yükü omuzlarına biniyor, fark etmiyorlar, ne garip! Hepimizin insan olduğunu ve aramızdaki tek farkın biyolojik olduğunu bir anlasalar... Kadının ev işi yapmaktan ibaret olmadığını, kendi parasını kazanabilecek kadar yetenekli olduğunu, kimse gölge etmezse ekmeğini taştan çıkarabileceğini fark edecekler. Zaten böyle olunca toplumun erkeği zorladığı ekonomik baskı azalacak, bir evin iş yükünü de ekonomik yükünü de iki cinsiyet paylaşmış olacak.'' Başımı kaldırıp göğe baktım. ''Bak şu bulutlara! Ne güzel, özgürler... Kimse onlara sen kadınsın, sen erkeksin dememiş. Hiçbirini diğerini gökyüzünden aşağı itmiyor. Biz de koca yeryüzüne sığmayalım, birbirimize farklılıklarımız yüzünden bağırıp duralım...''
Sayfa 122 - EphesusKitabı okudu
Reklam
"Uyanmış bir ölümlüyüm ve farkındalık, beraberinde güç getirir."
Sayfa 168 - İthakiKitabı okudu
Akın Amcaların yani Ateşlerin evinde balkonda oturuyorduk. Eylül ayının başlarıydı ve okulun başlamasına günler kalmıştı. Hepimizde yazın izleri vardı; uzamış saçlar, esmerleşmiş tenler, kulaklarımızda yeni delikler ve Ateş'in omzuna yaptırdığı ilk dövme. Mandala desenleri arasına gizlenmiş yuvarlak bir dünya haritasıydı. Otantik ve havalı
Sayfa 103Kitabı okudu

Reader Follow Recommendations

See All
''Yarın müzeye giderken benimle gelecek misin?'' diye sordum aniden. Onca an yaşanıyordu, bir sürü şey oluyordu ama saatin başıma sardığı belanın tedirginliği neredeyse hiç yakamı bırakmıyordu. Bütün bu keşmekeşi unutabildiğim belki de iki üç an olmuştu ki hepsi de Ateş'in bana bakıp gülüşüyle kesişiyordu. ''Elbette geleceğim.'' dedi Ateş hiç düşünmeden. ''İzmir'de bensiz bir adım bile atmayacaksın.'' Şımarıkça gülerken hafifçe balkondan sarktım. ''Yani sen benim pelerinsiz kahramanım mısın?'' Güzel yüzünü buruşturup başını iki yana salladı. ''Bende kahraman kumaşı yok pek ama sen benim başımın belasısın.'' Sözleri gözlerimin kocaman açılmasına sebep olurken hafifçe omzuna vurdum. ''Allah adamı çarpar.'' dedim hayretle. ''Sen kalk İstanbul'dan benim başıma açtığım işleri toparlamaya gel, peşimizde silahlı adamlar varken benimle sokaklarda koştur, bana yumruk atmayı öğret, sonra kalkıp ben kahraman değilim de. Buna kimse inanmaz Gıyaseddin Keyhüsrev.''
Sayfa 102 - Ren KitapKitabı okudu
Ona ilk kez karanfil diyen ben değildim. Şu meşhur tiyatro oyunundan sonra herkesle birlikte söylemeye başlamıştım ama zamanla benim dilimde karanfil başka bir manaya bürünmüş ve kök salmıştı. Böyle bir çiçekti çünkü. Büyümesi için seralara ihtiyacı yoktu. Vahşiydi. Zoru seviyordu. Kırmızı rengiyle de aşkı ve bağlılığı temsil ediyordu. Karanfil. Tek kelime, üç hece. Söylerken hiç zorlanmadığım bir sözcük. Kelimeleri yan yana dizmekte zorlanan bir adamın sürekli tekrarladığı aşk itirafı. Karanfil.
Sayfa 244 - Ren KitapKitabı okudu
Reklam
Reklam
94 öğeden 16 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.