Olay Rusya' da mı geçiyor...
Woody Allen'ın unutulmaz şakasıdır: “Hızlı okuma kursuna gittim, Savaş ve Barış'ı yirmi dakikada okudum.
Olaylar Rusya'da geçiyor.”
Yaşıyor gibi yapmayalım, yaşayalım.
Peki yaşamakla, -mış gibi yapmak arasındaki fark nedir?
Samimiyetsizliktir.
İçtenlikle keyifli bir gün dilerim.
🎶Save your tears - The Weeknd
lnkd.in/dRH9ibJg
Sinagoga, kiliseye, camiye gitmeyen bazılarımız kendisine demokrasiyi din olarak seçti. Benim dinim de demokrasidir. Demokratlar bireyin değerini ve ona saygıyı içselleştirirler. Demokratlık yasalar karşısında eşitliğe inanmaktır; herkesin ayrı bir ruhu, ayrı bir iç dünyası olduğuna inanmak, herkesin hayatının değerli olduğunu bilmektir. Roman da o noktada başlar. Roman özü gereği demokratiktir; merkezinde bireyin özgürlüğü vardır. Romanın bir biçim olarak gelişmesi demokrasinin yaygınlaşmasına paraleldir. Bu bakımdan her roman biraz siyasidir. Ama onun ötesinde, Woody Allen çok haklı. İdeolojilerin, siyasi tavırların emrindeki yazar, romanın hayatını, iç demokrasisini de bitirir. Yaşamaz; popüler olur, konuşulur ve unutulur. Gençken bu konuda büyük kararsızlık yaşadım. Siyasetle iç içeydim; Vietnam Savaşı’na karşı hareketin parçasıydım ama yazar olmak istiyordum. Her ikisini birden yapmanın modelini aradım. Marksist model, sosyalist gerçekçilik çok kötü bir seçenekti; romanı öldürüyordu. Gerçeküstücülerin denediği avangard yaklaşıma ise saygı duydum ama başarısız oldular. Üçüncü model siyaseti roman üzerinden yapmamaktı; sonunda onu seçtim. Yine de romanlarımda siyasi referansları hep korudum.
Woody Allen'ın unutulmaz şakasıdır: “Hızlı okuma kursuna gittim, Savaş ve Barış'ı yirmi dakikada okudum.
Olaylar Rusya'da geçiyor.”
Yaşıyor gibi mi yapıyoruz...
Woody Allen'ın unutulmaz şakasıdır: “Hızlı okuma kursuna gittim, Savaş ve Barış'ı yirmi dakikada okudum.
Olaylar Rusya'da geçiyor.”
Yaşıyor gibi yapmıyor; yaşıyoruz....