Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

PATİAYAK

PATİAYAK
@xxwonderxx
10 okur puanı
Nisan 2019 tarihinde katıldı
Ellerini toprağa her değdirdiğinde sanki bir şey onu tutuyor, oradan ayrılmasını engelliyordu. Toprağın da mı elleri vardı yoksa? Su gördükçe büyüyen, güçlenen eller miydi bunlar?
Sayfa 90 - Ateş YayıncılıkKitabı okudu
Reklam
Umut'un yediği her lokma sanki boğazını kesiyor, kanatıyor, derin yarıklar açıyordu. O, hayatında ilk kez peynirin bu kadar sert olduğunu fark etmişti. Oysa en sevdiği kahvaltılıktı.
Sayfa 76 - Ateş YayıncılıkKitabı okudu
Birisinin bir yerde, ölen sevgilisi için şöyle yazdığını okumuştu: "Kabul edilmiş mezar ölçüleri bir metre ile otuz altı metre arasında değişiyordu. Bir insanın sevdiğiyle arasında var olabilecek en uzak mesafenin otuz altı metre olduğunu böyle öğrenmiştim."
Sayfa 73 - Ateş YayıncılıkKitabı okudu

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Dışarıda sağanak yağmur vardı. Koşarak sokağa fırladı, yere düşen her damlayı kendi gözyaşı sayıyordu. Acısını ancak bu karşılayabilirdi.
Hangi iklimin yağmurlarını taşıdıklarını bilmese de dostunun kafasının üzerinde dolanan kara bulutları en belirgin haliyle görebiliyordu.
Sayfa 62 - Ateş YayıncılıkKitabı okudu
Reklam
"Dünyada gezilip görülmesi, tanınması gereken pek çok mekân ve kültür vardı. Sayısız doğal güzellik, tarihi yapıt ve de tadılmamış onca yemek..." Umut diyemiyordu ki: "Seni görebildiğim sürece bunların hiçbiri bende zerre merak uyandırmıyor."
Sayfa 62 - Ateş YayıncılıkKitabı okudu
Bir pazar yerinin ortasındaydı şimdi. Kulakları bir çocuğun "Anne!" diye ağladığını işitiyordu. Tam da ona yardım etmek için doğrulmuştu ki annesi çocuğu bulup elinden tuttu. Kimse bilmiyordu ki o pazarda kaybolan bir çocuk daha vardı. Elleri acemi bir balıkçının kovasından bile boştu...
Sayfa 56 - Ateş YayıncılıkKitabı okudu
Gün batımları insana, her şeye rağmen hayatın yaşamaya değer olduğunu düşündürüyordu. O kızıllıkta insanın ruhunu okşayan bir şeyler olmalıydı.
Sayfa 50 - Ateş YayıncılıkKitabı okudu
Mesai bitmişti, öğrenciler merdivenleri aşındıra aşındıra iniyordu. Bu görüntü Arif'e bir yazarın şu sözünü hatırlattı: "Çok küçük yaşlarımdan beri okula gitmek için eğitimime ara vermek zorunda kalmışımdır." Çocuklar eğitim için koşuyor olmalıydı.
Sayfa 50 - Ateş YayıncılıkKitabı okudu
Fotoğraflar da küçük çaplı zaman makineleriydi. Şimdi çok uzak olduğun biriyle bir bakarsın, bir karede yan yanasın. Sadece gerçekten şanslı olan insanlar, eski fotoğraflarda yanlarında olan dostlarını geleceklerine taşıyabilirler.
Sayfa 46 - Ateş YayıncılıkKitabı okudu
Reklam
İnsan eğer gerçekten şükür sahibiyse ve nasıl mutlu olunacağının farkındaysa, bunu sadece kendi elindekilere bakarak da yapabilir. Başkasının elinde olmayanlara baktıktan sonra kendi adına mutlu olup şükretmek, hayata dair iyi niyetten uzak bir minnet barındırır.
Sayfa 44 - Ateş YayıncılıkKitabı okudu
Afrika'da ve dünyanın nice yerlerinde çocukların açlıktan ölüyor oluşu fazlasıyla dehşet verici bir durum olsa da diğer insanların kendi küçük acıları için üzüntü duyma haklarını ellerinden almıyordu. Çünkü onlar o kadar acı çekebilmiş, o kadar derde sahip olabilmişlerdi. Bu suç muydu?
Sayfa 44 - Ateş YayıncılıkKitabı okudu
Acı çekip gözyaşı dökmek bir suçmuş gibi; güçlü bir baş ağrısı da peşinden geldi.
Sayfa 27 - Ateş YayıncılıkKitabı okudu
O kadar anlatılan; uğruna şiirler, şarkılar yazılan aşk bu değilse başka hiçbir şey olamaz.
Sayfa 24 - Ateş YayıncılıkKitabı okudu
İnsanlar hayal kurmayı nasıl başarıyorlardı? Yoksa dünyanın bu kadar hayali gerçekleştirebilecek bir gezegen olmadığını bilmiyorlar mıydı? Belki de hayallerini gerçekleştirme yetisini dünyaya değil, kendilerine atfediyorlardı.
Sayfa 14 - Ateş YayıncılıkKitabı okudu
Öğretmen kelimesini mesleki anlamının dışında kullanırsak eğer, bize olumlu veya olumsuz bir şey öğrettiği için, hayatımıza giren her insan bir öğretmendir. Cahit yeni bir öğretmen edinmişti.
Sayfa 10 - Ateş YayıncılıkKitabı okudu
Reklam
Bu yaşa kadar hiç bisiklete binmemişken, şimdi binmeyi öğrenebileceğine inanmıyordu. Sonra hatırladı ki; Tolstoy, bisiklet sürmeyi altmış yaşındayken öğrenmişti.
Sayfa 10 - Ateş YayıncılıkKitabı okudu
Anladı ki; insan bütün gün çalışsa da en çok acı çekerken yoruluyordu. Bazen denize, gökyüzüne ve yeşil alanlara bakıp "Hayat aslında güzel." dese de; denizlerin doldurulduğunu, gökyüzünün kirletildiğini, yeşil alanların da azaltıldığını hatırlayıp gerçek hayata dönüyordu.
Sayfa 8 - Ateş YayıncılıkKitabı okudu
Bazen bu kadar sessizliğin onu sağır etmesinden korkuyordu. Artık korkusunu yok edecek bir plağı vardı. Zeki Müren'in sesi kimi sağır edebilirdi ki? Cahit "eskimeyen bir dost" arıyordu.
Sayfa 5 - Ateş YayıncılıkKitabı okudu
Cahit, akşam eve geldiğinde sofrada tek başına kuru fasulye yerken ağlamanın ne demek olduğunu gayet iyi biliyordu.
Sayfa 3 - Ateş YayıncılıkKitabı okudu
Kolunda kalp şeklinde bir doğum lekesi vardı. Yaratanın ona verdiği sevgisiz hayat içinde, sevgiyi hatırlatan tek şey buydu.
Sayfa 2 - Ateş YayıncılıkKitabı okudu
Yalnızlık; var olduğu ilk andan itibaren onu takip eden sırnaşık bir hayaletti. Bu hayalet onu öylesine güçsüz kılmıştı ki; artık ağlamıyor, tepki vermiyordu.
Sayfa 1 - Ateş YayıncılıkKitabı okudu
Reklam
Tamir edebilme imkânı olsaydı eğer; ilk kendisini tamir ederdi. Ancak insan tamir eden bir tornavida henüz icat edilmemişti.
Sayfa 1 - Ateş YayıncılıkKitabı okudu
Kendi hayatıyla ilgili bir şey bilmediği gibi, onun hayatıyla ilgili de bir şey bilmiyordu. Ancak kendi yüreğini nasıl görüyorsa, onun yüreğini de öyle görüyordu. Bu yüzden kendisine yakın olduğu kadar yakındı ona...
Sayfa 34 - Ateş YayınlarıKitabı okudu