Dinden uzaklaştığında bile insan dine tâbi kalır: Bütün çabasıyla tanrı benzerleri yaratır, sonra da benimser bunları ateşlilikle: İçindeki kurgu ihtiyacı, mitoloji ihtiyacı, apaçık gerçeğin ve gülünçlüğün üstesinden gelir.
İman olmadığında sonsuz sayıda çıkmaza girildiği doğrudur. Ama hiçbir şeyin sonunun hiçbir şeye çıkmadığını; evrenin, hüznünün bir yan-ürünü olduğunu bile bile, bu ayak sürüme ve kafamızı yere göğe vura vura ezme zevkinden kendimizi niye mahrum edelim?
Genler geleceği tahmin etmezler. İleriki zamanlar için plan yapmazlar. Genler sadece vardırlar. Bazı genler diğerinden daha fazla vardır. Olay sadece bundan ibarettir.
Darwin’in “en uygunun hayatta kalımı” gerçekte daha genel bir yasa olan kararlı olanın hayatta kalımı yasasının özel bir durumudur sadece. Evren kararlı nesneler tarafından doldurulmuştur.
Uzaydan gelecek üstün yaratıklar bir gün dünyayı ziyaret edecek olurlarsa, uygarlığımızın seviyesini değerlendirmek için soracakları ilk soru “ Evrimi şimdiye kadar keşfedebilmişler mi?” Olacaktır.
1946 demokrasisi, seçmenlerin sunulan seçenekler arasından bir tercih yapmasından çok, tek partiyi yani CHP’yi iktidardan uzaklaştırmayı amaçladığı bir ortamda doğup gelişti.
İslam dini ve misyonu Arap ulusçu zihniyetine ve siyasi hedefine yön veriyordu; hatta Hıristiyan Arap tarihçi ve düşünürleri de bu akımın içinde ve önünde yürüyordu
Cumhuriyet’in “Biz Osmanlı’yı reddederiz” diye yorumlanması doğrudan doğruya siyasi ve içtimai, belirli bir etnisite ile aşırı derece aynileştirme bir tepkidir. Bu gibi bir duygunun kaale alınması da mümkün değildir
Türkiye yenikti, bitkindi ama herhangi bir Orta Doğu veya koloni ülkesinde olmayan özelliği vardı; eski bir devletin ve askeri bir toplumun yüksek ve hızla örgütlenme niteliği…
Birinci Dünya Savaşı’nın en büyük özelliği o vakte kadar imparatorlukların kozmopolit yapısı içinde hayatlarını sürdüren etnik grupların aslına dönmeleridir. Her gün Avusturya-Macaristan ordusundan birtakım Slovakların, Çeklerin, Hırvatların Rus ordusuna iltihak ettikleri, Rus ordularındaki Müslümanların kitleler halinde teslim oldukları, bunların Türk ordularına katıldıkları, hatta ve hatta Avusturya’da bunlar için daha konforlu bir esir kampı bile ihdas edildiği bilinen gerçeklerdendir.
Osmanlı cemiyetinde Fransız aydınlanması ve milliyetçiliğinin etkisinden önce de Helenler ve Slavlar arasında ulusçuluk fikirleri vardı. Bu Fransız ekolünün asıl etkilediği unsur Türklerdir. Özellikle Traplusgarp Savaşı, Balkan Faciası, Türk unsurlara milliyetçiliğin etkisinden önce de nazari değil, tecrübi olaylarla ve silinmez izlerle Türk kimliğini öğretmiştir.