Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
280 syf.
10/10 puan verdi
Düşerken tutunduğunu bırakamazsın, unutamazsın, vazgeçemezsin..
Allah kimseyi düşürmesin diyelim öncelikle. Ama Düşersek de tutunduğumuz yürekler İnşaAllah hep vefâlı, vicdanlı, merhametli olur. Esselâmu aleyküm ve rahmetu’llâhi ve berekâtûhû .. بِسْــــــــــــــــــــــمِ اﷲِارَّحْمَنِ ارَّحِيم Her ne kadar dini kitap olmasa da düstur üzere böyle başlıyoruz yorumlara hep. Çizgimizi bozmayalım.. ☻ En
Düşerken
DüşerkenTarık Tufan · Doğan Kitap · 20226,2bin okunma
144 syf.
·
Puan vermedi
·
3 günde okudu
Bu kitabı okumamı nasip eden Allah'a hamdüsenalar olsun, Bismillahirrahmanirrahim, Öncelikle kitabın içeriğinden bahsetmek istiyorum, kitap 3 bölüme ayrılmıştı; Hasan El-Benna hakkındaki diğer din adamları ve alimlerin görüşleri, Gençliğe ve İnsanlığa hitabe ve Cihad. Kitabın ilk bölümünde Hasan el-Benna hakkında ki, Seyyid Kutup dahil birçok
Gençlik ve Cihad
Gençlik ve CihadHasan el-Benna · Ravza Yayınları · 2018148 okunma
Reklam
Çukur
Modern Kore edebiyatından Çukur! Biraz farklı kültürlerin edebiyatını tanımak hevesiyle önce Japon edebiyatına sardım. Haruki Murakami, Osamu Daza falan derken oradan Arap edebiyatına atladım. Necip Mahfuz, Nizâr Kabbani filan... Sıra geldi Kore edebiyatına. Aradığımı buldum mu, tartışılır. Adının hiç de önemli olmadığı bu çekik gözlü
"EVLENMEK BİR mahâret DEĞİLDİR! "demişim
Üç yıl kadar önceydi. Yaşadığı bütün sıkıntıları ve evliliği devam etsin diye verdiği mücadeleyi bildiğim, çok sevdiğim bir arkadaşım boşanma aşamasındaydı. Tuzu kuru bazı kadınlar tarafından, boşanma kararına gelen eleştirileri anlatmıştı telefonda. Öyle çok öfkelenmiştim ki, üç beş takipçili, kendi kendime takıldığım tiwitter sayfamda bu yazıyı
Sait Köşk

Sait Köşk

@Aybebe
·
31 Temmuz 2022 13:33
Evlenmek bir maharet ya da beceri değildir. Nasiptir, kısmettir. Sen harika bir insan olduğunu için iyi bir eşe sahip değilsindir, o senin şükür imtihanındır. Çünkü nice harika insanlar nice ahlâksızla evlidir ve onun evliliği sabır imtihanıdır. Evlilik birileri için toz pembe bir hayat sunarken, bazı iyi insanlar için azaba dönüşebilir. Bu azab sadece kadının ya da adamın tek taraflı iyiliği, ciciliği, ya da çabasıyla bitmez. Evliliği biten her adam ya da kadın suçlu, beceriksiz de değildir. Bazen iki iyi insan da anlaşamaz. Ayşenur Kırcalı
Ne kadar üzüldüklerini sana söyleseler de hoşlarına gidiyor eksik olman. Kendilerinin bile bundan haberi yok tabii. Bunu asla itiraf edemezler, bilmezler de. Değişik bir haz duyuyorlar sanırım; hayatlarında şimdilik şükredecekleri bir sebep, bir dayanak olarak görüyorlar. Bana sorarsan Allah'a daha çok sığınmalarını bile sağlıyor başkalarının başına gelen kötü şeyler. Televizyonlarda ve gazetelerde kötü haberlerin dikkat çekmesi; en çok izlenen, en çok okunanların onlar olması biraz da bu yüzden. İnsanlar böylece kendi hayatlarında ne kadar güvende ve mutlu olduklarını hissediyorlar. Sence de öyle değil mi? Hep şükredecek bir şeyler arıyor bu insanların gözleri, bu yüzden bizim gibilerin acılarına derin derin bakıyorlar. Buram buram kokluyorlar acıyı, içlerine çekmeye çalışıyorlar. Ya da ne kadar üzgün olup olmadığımı izleyerek, ölmüş birini ne kadar sevmiş veya sevmemiş olduğunu anlamayı deniyorlar. Üzülmek ve birini sevmek sanki her zaman birbiriyle alakalıymış gibi. Bu yüzden, cenazelerde de kim, ne kadar ağlıyor diye bakıyorlar gözlüklerinin arasından. Ağlamayanı taşlıyorlar bakışlarıyla. Oysa hiç üzülmeden de sevebilir insan. Sevdikleri ölünce yas tutmak yerine kutlama yapan toplumlar var. Bilmezler ki. Sığ fikirliler ne anlar, insan olmaktan..?
Sayfa 148Kitabı okudu
İbn Kayyım (rahimehullah) şöyle demiştir: "Kalbin daima -zâhirinde meşgul bile olsa- Allah (azze ve celle)'ye yolculuk halinde olması. Bu sevginin etkileri dört yerde kendini gösterir: Birinci yer: Yatağına yatıp duyu organlarının ve âzâlarının meşguliyetinin bulunmayıp rahat ettiği anda. Kişi ancak sevdiğini düşünerek uyur. Dikkat et! Televizyonun karşısında, hayasız şarkılar dinlerken ya da boş konuşmaların başında değil! İkinci yer: Uykudan uyandığında. Öyle ki, insan ilk uyandığında aklına sevdiği gelir. Uykusunda sevdiğini terketse de ruhu kendisine iade edildiğinde tekrar sevdiğini hatırlar, kalbi onunla dolar. Çünkü sevdiğinin sevgisi kalbinin içindedir. Üçüncü yer: Namaza girdiğinde. Öyle ki namaz, hallerin mihenk taşı ve amellerin mizanıdır. Zira seven kişi için sevdiğiyle baş başa kalmaktan, O'na münâcât etmekten, huzurunda durmaktan daha güzel bir şey yoktur. Öyle ki, sevdiği karşısında bulunmuş olur. Namaz, sevenlerin göz aydınlığıdır. Ruhlarının sevinç, kalplerinin lezzet kaynağıdır. Öyle ki namaza kalktığında Allah Teala dışındaki şeylerden Allah'a kaçar, zikriyle huzur bulur. Kulun imanı ve Allah'a sevgisi en iyi namaz ölçeğiyle ölçülür. Dördüncü yer: Zorluklar ve korku anı. Kalp, bu durumlarda ancak kendisine en sevimli olan şeyleri anar ve sadece kendi katında en sevgili olana kaçar."
Reklam
Çok okumak ile ilgili suyduğum söz! Ve kitapların mükemmeliği şaka mığğ?
Ya şimdi bakın diyorlar ki bana... :) "Bu kadar okumak seni gerçek hayattan koparır azıcık dış dünyaya dön ;)" Ya ben kitap kadınıyım birr BANA BUNU SÖYLEYEN İNSANLAR SİZ GEÇEK HAYATTIN FARKINDA MISINIZ ? ( kötüleme ve alay etme anlamında söylemiyorum gerçek hayatın berbatlığından a ve sıkıcılığından birde kalitesizliğinden söylüyorum
136 syf.
7/10 puan verdi
·
Beğendi
Kafaya takma bunları!
Evren, kendi ürettiği çocuğunu yiyen büyük bir canavar mı? . Bu soru kafaya takılmalık, değil mi? Ama buna yanıt verecek olanlar kimler dersiniz? Onu da okuyunca bileceksiniz. . Kafama Takılanlar, dinî bazı sorulara yalın biçimde, konuşma havasında yanıtlar veriyor. Herkesin kolaylıkla anlayabileceği bir dil, açıklıkta. Örneğin şöyle sorular var: . 1( Acaba Allah nasıl düşünür? 2( Görme merakı insana ne kazandırır! 3( İbadetsiz inanç ya da din olur mu? 4( Afetleri günaha bağlamak doğru mudur? 5( Cinler görür mü? 6( Rüyayı nasıl anlamalıyız? . Akıcı biçimde, gündelik yaşamdan örneklerle sorulara yanıt verilmekte. Çok derinlikli değil, yeni sorular üretmiyor okurken. Bu konularda temeli olanlar için biraz yeğni kalsa da ufaktan başlamak isteyenler için kolay bir okuma olacaktır. . Güzel bazı düşündüren sözler oldu benim için. Özellikle son bölümdeki ilgilisine 51 soru güzeldi. Bir soru kafaya takıldı mı yanıtı ister istemez arayışa giriyor beyin de. Bu tür okumaları severim. Ummadığın değişik düşüncelere yönlendirir, ummadığın anda yanıtlara kavuşturur seni. İlgilisine öneririm. . Betikle esen kalın.
Kafama Takılanlar
Kafama TakılanlarCağfer Karadaş · Diyanet İşleri Başkanlığı · 2023457 okunma
Mürabata: Nefsin Uyarılarak Kınanması
Bil ki: En şedid düşmanın, kaburgalarının arasında bu lunan nefsindir. O nefis, kötülüğü emredici, şerre meyyal. hayırdan kaçırıcı olarak yaratılmıştır. Sen de" onun tezki- yesi, düzeltilmesi, kahrın zincirleriyle, Rabbinin ve yarada- nın ibadetine çekmesiyle emrolunmuşsun. Şehvetlerinden meriedilmesi, lezzetlerinden alıkonulmasıyla memursun. Eğer onu başıboş bırakırsan, serkeşlik ve saldırganılık ya par. Artık ondan sonra onu bir türlü mağlüb edemezsin. Eğer kınamak, cefa vermek, uzaklaştırmak ve levmetmek suretiyle onun yakasına yapışırsan, bu takdirde, senin nef -sin Cenab-ı Hakkın kendisiyle kasem ettiği "Nefs-i Lev- váme" olur. Umid ederim ki, Allah'ın nimetinden razı ve Allah'ı hoşnud eden kullarının zümresine dahil olmaya seni davet eden "Nefs-i Mutmaine" oluversin.
(EL)VEDA
"“Veda" kelimesinin Arapça ne anlama geldiğini öğrendiğimde çok hoşuma gitmişti. Veda “emaneten bırakma” anlamına geliyormuş. Yani aslında veda ettiklerimize diyoruz ki, “Seni Allah'a emanet ediyorum ve bir gün tekrar görüşeceğiz.” Bir de bir daha kavuşamayacağımızı düşündüğümüz kişilere söylediğimiz “Elveda” kelimesi var. El oldun artık seni emanet edemem demek gibi bir şey bu. Hani bazı duraklar vardır. Bazı yolcular inerken, bazı yolcular biner. Bazen vuslata bazen ayrılığa sahne olur bu duraklar. İşte bizim hayatımız da öyle, bazılarına hayat kesitinde “Veda” ediyoruz. Bazılarına ise "Elveda"... İnsan emanet ettiğine bir şekilde kavuşur da. Peki ya “elveda” dediklerimiz ne olacak? Herkes gittiği yerde mutlu olacak. Biz elveda dediğimiz insanların değil, veda ettiklerimizin yolunu gözleyeceğiz hep..."
Reklam
aylardan mayıs.. ve zaman aynı yerde akıyor da geçmiyor gibi.. ya da geçiyor da yüzüme esen bu rüzgar bana fark ettirmiyor gibi.. hangisi bilmiyorumm.. seninle tanıştığımız günlere yaklaşıyorum.. gelen bahar bunun habercisi his ediyorum.. yüzüme esen rüzgar burnumu sızlatıyor.. evet evet yanlış anlamadın ya da anlamdırmanda yanlışlık
"Pederşahilerin havasını solumak istersen Şu tertemiz Doğu'ya hicret et." Burada olduğu gibi orada da zamanın kargaşasından kaçışa çağırılmaktadır; ancak bu, hayatın aksiliklerinden korkakça kaçıp sıvışmak anlamında anlaşıl mamalıdır, bilakis bunların fevkine yükselmek, daha açık bir ifadeyle Allah'ın kudretini ve dünyanın enginliğini hatırlamak üzere, orada peygambere burada "muganni"ye yönelen ulvi sesin çağrısını duymaktır. Eğer Goethe eserlerinde mükerreren işlediği hicret yahut kaçış temasına pozitif bir değer veriyorsa, bunu yine sevgili filozofu Spinoza'nın öğretisine bağlamaktadır; tıpkı Momme Mommsen'ın vurguladığı gibi (a.a. O., s. 273 f.): Şairin hicret için dikkat çekici bu pozitif tavrıyla ilgili burada şunu zikretmeli ki, Spinoza'nın Etik'inde bir Fuga yani kaçış, hicret bulunmaktadır; bu hicret kazanca dönüşür ki bu, felsefe tarihinde belki yegâne bir olay olarak orada mevcuttur: "Hür insanın fazileti hem tehlikelerden kaçınırken hem de onları aşarken kendini göstermektedir." (Ethik, IV. Teil, 69. Lehrsatz)
Hafif Yaralama
Atlar vurulduğu vakit yoldaki akislerine Ayaklarını ver; kendiminkilerin üzerinde duramıyorum Allahım kalbimin kırıklarını al Ya da kalbimi Kan tutuyor boğuluyorum Dünyadan hıncımı alamadım Murat değil kastettiğim Başka bir şey Kader yazıldığı gibi okunmaz lügatimizde Nasıl seslensem, ne desem bilemiyorum İmgeler kurban istiyor Yüzümü bahara
Senin Adın Âşk Âze
Senin adın aşk azê ... bazen kırık bir ezginin mısrasında bazen de nağmesini kaybetmiş bir ayrılık cefasında Senin adın aşk'tı azê ... ay'ı ortadan ayıran gecenin ayazında kadim bir sonbahar akşamında yahut giz perdesi aralanmamış bir ülkenin devrilmemiş köhne bir sokağında Senin adın aşk azê.. kaderine kabul olmuş yusuf gibi aşk
Merhum Prof. Dr. Mahmud Esad Coşan Hocanın, "Babalarımızı, dedelerimizi kestiniz" diyen bir Ermeni'ye cevabı : "Bir Ermeni ile bir yerde karşılaştıkta konuştuk. Türkçe konuşuyor. Siz bizim dedelerimizi kıtır kıtır kestiniz diyor. Ne zaman kesmişler dedim. İşte babalarımızı dedelerimizi kesmişler diyor. Ben durmadan soru
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.