Tek başına..
"Sen ve senin yanında bulunanlar için, benim yolculuğum gibi bir yolculuk, mümkün değildir. Benim yolculuğumun yolu, sana ve senin yolunda bulunanlara kapalıdır. Bu yolculuğu, tek başınıza kalmanız koşuluyla yapabilirsiniz. Bu durumda da belirlenmiş, ileri ya da geri almanız olanaksız olan zamanı beklemelisiniz. Siz, oturmayla karışık bir yolculuğu seçmek, bununla yetinmek zorundasınız. Bir süre yolculuk etmeli, bir süre de bunlarla birlikte bulunmalısınız. Ne zaman içinden gelen büyük bir aşk seni bunlardan ayrılıp yolculuk etmeye yöneltirse, beni karşında bulursun... Ben sana yoldaşlık ederim. Yine onları arzulayacak olursan beni bırakır, onların yanına dönersin... Bu yarım yolculuklar, senin onlardan tümüyle ayrılışına kadar sürer..."²⁶
Sayfa 34 - Yapı Kredi Yayınları, Beşinci Baskı Eylül 2004 [ISBN: 975-363-475-7]Kitabı okuyor
Peki ya, Rabbimize giderken bizim mazeretimiz, hüccetimiz ne olacak? "Rabbim sen şahitsin ki şunu yapabiliyordum ve yaptım" diyeceklerimiz yanında, yapabileceğimiz halde yapmayıp ertelediklerimiz nelerdir?
Reklam
Zamanı saçlarından yakalamak, yayından fırlayan oku tutmaktan güç. Zaman kimine göre adem'in ta kendisi, kimine göre varlığın. Ya sen onu heykel yapacaksın, şiir yapacaksın, beste yapacaksın; ya bir avuç toprağa kalbedecek zaman seni. Zaman bir kovan, zaman bir kumaş, zaman dost, zaman düşman. Zaman sensin. Zaman senin kozan. Zaman sevgili, Nemesis: zaman. Batan bir gemidesin dostum. Sahiller görünmüyor. Yıldızları söndürmüş fırtınanın soluğu. Bu batan gemi sensin dostum. Ücra adasında Robenson batan gemilerden enkaz taşır. Senden ne kalacak Robensonlara? Zaman bir güve gibi kemiriyor uzviyetini. Her kış yaprakların dökülüyor, her yaz çiçeklerin...
Meltemin estiği gökyüzünde seni bekleyen Özgürlük var. Gel gör ki sen; "Ya düşersem?" diye sorup duruyorsun. Peki canımın içi, Ya uçarsan?
"Epiktetos'un söylediği gibi: Bir cesedi sırtlanmış küçük bir ruhsun sen." Dokunduğum her şey ölmeye mahkum. Ben de. Çevremiz, dünya ve evren zamanla bozunur, dengesini kaybeder. Bir daha eski haline dönemez. Atomlarımızdan başlayarak bir saniye öncesinden çok farklıyızdır. Geçmiş artık değiştirilemez. Fakat geçmişe dokunduğun sevgi, bilgi ve ilgi sonsuza kadar yankılanır. Sadece yıldırım, deprem, sel, kurşun, hastalık öldürmez. Sözler de öldürür. Sözler de bizi öldürdü. Sussuzluk bir çiçeği kurutmaz, bazen fazla güneş de kurutur. Bir çiçeğe ruh veren kokusudur. Ya insana ruh veren nedir sevgi bilgi ve emek dışında. Şimdi karanlık bir öykünün sayfaları içinde nerede biteceğini bilmeden yürüyen cümleleriz. Henüz son nokta konulmadı.
Ve benim yerime benim duamı etmiştir Mecnun...
Çöle düşmüştür Mecnun. Baktığı her yüzü Leyla sanmaktadır. Dilinde zikir, kalbinde fikir olmuştur Leyla'sı. Eşi dostu üzülür ve Mecnun'u hacca götürmeye karar verir. Az gidilir, uz gidilir, dere tepe düz gidilir. Yollar, çöller, nehirler aşılır ve Mekke'ye gelinir. Arkadaşları Mecnun'a der ki; "Ey şaşkın! Denilmiştir ki, Kâbe'yi ilk görenin ettiği ilk dua Allah katında makbul olur. Sen de 'Allah'ım Leyla'yı unuttur bana.' de ve kurtul artık Leyla'dan. Yoksa aşkından çıldıracak, delireceksin!." Mecnun "Tamam" der eşine dostuna. Ama Kâbe'yi görür görmez; "Allah'ım, Leyla'ya olan aşkımı artır." duasını eder. Acımasızdır aşk...
Reklam
Ne yapalım oğlum? Kusur büyük kafalarda. Bizlerin ne kusuru vardı. Kardeş gibi geçiniyorduk orda. Ben seni seviyorum, kardeşiz. Sen be­ni seviyorsun. Büyük kafalar birbirlerine kaynamıyorlar. O zor işte. Ne var birbirlerine kaynasalar! Sen benim gibi yaşasan, ben de senin gibi yaşasam. Sevgiyle olsa ya her şey! Şimdi tam vaktidir gari. Ahhhh! O Aydın incirlerinden olaydı bi çanak da yiyeydik hep birlikte!..."
Başarı için bilgi yetmez, iman da gerekir. Ancak iman başka, inat başka şeydir. Zaten biz Türkler hep böyleyiz. İnadımızdan vazgeçmeyiz. Kendi bildiğimiz yoldan gideriz. Başımıza taş düşmedikçe, aklımız başımıza gelmez. Şimdi sen diyorsun ki, memlekete dönünce, bildiğim doğruları söyleyeceğim. Hakikatleri anlatacağım, halkımı aydınlatacağım. Şunu iyi bil ki, insanlar doğruların yanında yer almazlar. Hak ve hakikatin peşinden koşmazlar: Onlar her zaman çıkarlarının peşinden koşarlar. Eğer senin savunduğun doğrular, onlara bir fayda sağlayacaksa, o zaman senin yanında yer alırlar, ya da öyle görünürler. Yok eğer sağlamayacaksa senin doğruların, onların umurlarında bile olmaz. Senin hak ve hakikat aşkıyla dile getirdiğin doğrular, bele onların çıkarlarına ters düşerse, hepsi birden sana düşman kesilirler.
"Hiç iyi yapmadın, hiç!" "İyi ya da kötü, yaptım işte... Bir şair, üzerine düşen işi yapmalı." "Bir şair ha! Yalnız bir şair misin sen? Bir öğretmen... Sonra bir baba... Bir koca... Bir... En önemli yanı bir hasta..." "En önemli yanı bir şair!" "Çok mu önemli görüyorsun şairliği?"
Sevgi aslında özgün bir kişiyle olan ilişki değil, sevgi bir tavır, sadece bir sevgi «nesnesine değil tüm dünyaya karşı bağlılığı belirleyen bir karakter yöne- limidir. Eğer kişi, sadece bir tek insanı sever ve onun dışındaki tüm çevresine kaygısız kalırsa, onun sevgisi sevgi değildir, ya alabildiğine bir bencilliktir, ya da ortak yaşam birliğidir. Hâlâ insanların çoğu sevginin yetiyle değil, nesneyle oluştuğuna inanmaktadırlar. Gerçekte bunlar «sevdikleri» kişiden başka hiç kimse- yi sevmemelerini, sevgilerinin yüceliğinin kanıtı oldu- ğunu sanırlar. Bu, yukarda sözünü ettiğimiz yanlışın bir eşidir. Çünkü kişi burada, sevginin bir eylem, bir ruhsal güç olduğunu görememekte, sadece tüm gerek- li olan şeyin doğru nesneyi bulmak olduğuna inanmak- tadır. Ve herşeyi buna bağlı olarak kendiliğinden olu- verecektir. Bu tutum resim yapmak isteyen fakat sa- natını öğrenmek yerine en uygun nesneyi beklediğini, onu bulduğu zaman, son derece güzel bir resmini ya- pacağını söyleyen kişinin tutumuyla aynıdır. Eğer ben, birisini seviyorsam, herkesi seviyorumdur, dünyayı, yaşamayı seviyorumdur. Eğer bir kişiye seni seviyo- rum diyebiliyorsam, sen de herkesi seviyorum, se- ninle tüm dünyayı seviyorum, sende aynı zamanda kendimi de seviyorum da diyebilmeliyim. Sevginin tek kişiye değil, herkese yönelik olduğu- nu söylemek, sevilen nesneye bağlı olarak çeşitli sev-gi biçimleri arasında fark bulunmadığı anlamını ver- memelidir.
Sayfa 52
Reklam
Sen şimdi yanımdasın ya; Belkide yarın olmıyacaksın! Nasıl geçip gittiğini yılların Bilmiyeceksin, anlamıyacaksın.
Ben Kudüsüm
Ey Rabbim! “Peygamberle başbaşa konuşacağınız zaman, Bu konuşmanızdan önce bir sadaka verin.” Buyuruyorsun. Benim tasadduk edecek hiçbir şeyim yok, Gölgemde beni savunurken canlarını veren çocuklardan başka. Kabul buyur Allah'ım Beni duyur Allah'ım!
“Olur ya halledemeyiz bazı şeyleri. Bir çok şeyi de mahvederiz. Sen yine de her koşulda yanımda ol.”
361 syf.
10/10 puan verdi
Ne varlığa sevinirim Ne yokluğa yerinirim Aşkın ile avunurum Bana seni gerek seni Nice sözler söylenmiştir şiirlerde, niceleri pek tesir etmiştir gönüllerde. Lakin hangi biri asırların hazin yıkıcılığına dayanabilmiş, hangi kitap zamanın can yakıcı unutulmuşluğunda kendini bu kaderden kurtarabilmiştir… İşte biçare derviş Yunus çıkmıştır o vakit
Od
Odİskender Pala · Kapı Yayınları · 202241.7k okunma
Sen varsın ya sen, çoğu kez yetmiyorsun Uzakta mısın, sen misin söylemiyorsun Bakışın mı eksik dudakların mı anlamıyorum...
Sayfa 134
1,500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.