Çok eskiden beri hiç ama hiç kimsem olmadı, diğer herkesin bir kimsesi oldu, benim olmadı, hiç değilse ben olmadığını biliyordum, diğerleriyse hep benimde bir kimsem olduğunu öne sürüyorlardı durmadan, seninde bir kimsen var diyorlardı, oysa ben kesinlikle emindim birinin olmadığına, belkide bu düşünceydi egemen olan, mahveden, kimseye gereksinim duymamam yani. Ben bir insana gereksinimim olduğunu sanıyordum, bugün bile öyle sanıyorum. Gereksinimim yoktu, dolayısıyla da kimsem yoktu. Ama doğal olarak bir insana gereksinimiz vardır, yoksa kaçınılmaz biçimde benim şimdiki durumumda buluruz kendimizi: yorucu, dayanılmaz, hasta, kelimenin tam anlamıyla imkansız. Ben hep tamamen yalnız kalarak, herhangi bir insan olmadan zihinsel çalışmamı sürdürürüm sanıyordum, bunun yanılgı olduğu ortaya çıktı, ama gerçekten de birine gereksinimimiz olduğu da yanılgıydı, bu iş için bir insana gereksinimimiz var ve gereksinimimiz yok ve bazen gereksinimimiz oluyor bazen de olmuyor ve bazen oluyor bazen olmuyor aynı zamanda, bu gerçeklerin en saçması şimdi, bugün gene kafama dank etti; birine gereksinimimiz var mı yoksa gereksinimimiz yok mu hiç bilemeyiz ya da aynı zamanda birine gereksinimimiz var mı yok mu ve hiçbir zaman gerçekte neye gereksinimimiz olduğunu asla bilmediğimiz için mutsuzuzdur ve dolayısıyla istediğimiz ve bize doğru görünen anda zihinsel bir çalışmaya başlayamayız.