Selâm! Hafif bir ses duyuyor musun
Masanın sağ yanından?...
Bu satırları bitiremeyeceksin
Geldim işte, çıkageldim evine.
Yaralayacak mısın beni
Geçen günkü gibi, gene?
Ellerimi görmüyorsun, dedin,
Ne ellerimi, ne gözlerimi.
Aydınlık ve yalın bir evin var,
Kovma beni burdan,
Gönderme beni
Kirli suların buz tuttuğu
O köprünün altına.
Kapı yarı aralık
Ihlamurların kokusu...
Bir eldiven, bir kırbaç
Unutulmuş, bir masanın üzerinde
Gaz lambasının sarı aylası
Ortalığı dinliyorum.
Niçin çekip gittin?
Anlayamıyorum...
Yarın sabah
Günlük güneşlik olacak
Ne güzel bu yaşam,
Uslu dur yüreğim.
Çok bitkinsin,
Yavaş yavaş atıyorsun, boğuk
Biliyor musun, bir yerde okudum
Ölümsüzmüş ruhlarımız.
Hâlâ mi arkadaşlık? Hiç kaplanla
yaban eşeği, engerekle saka kuşu arkadaş
olabilir mi? Ben senin avındım. Sen bana, avcı şikârına nasıl bakarsa öyle baktın
İkimiz birden sevinebiliriz göğe bakalım
Şu kaçamak ışıklardan su şeker kamışlarından
Bebe dişlerinden güneşlerden yaban otlardan
Durmadan harcadığım şu gözlerimi al kurtar
Şu arınıp duran korkak ellerimi tut.
Bu evleri atla bu evleri de bunları da
GÖĞE BAKALIM..