Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Bu dolaylarda akşam saati, hüzünlü bir sükun devresi gibi olmalıydı herhalde. Bugünse, güneşin taşkın ışıkları manzarayı ürpertip titreterek onu yabani ve yorucu bir hale sokuyordu.
Akşam gürültülerinin, hapishanenin bütün katlarından bir sessizlik alayı halinde yukarı doğru çıktıkları isimsiz saatlerdi bu.
Reklam
Her sabah nereye gittiğini bilmeden bir işe giden.. Her akşam nereden çıktığını bilmeden bir işten çıkan... Sevmediği hayatı yaşayan... Sevmediği işi yapan... Sevmediği kişilerle yaşayan... Kalabalıkların yüzünden yaşamaya karşı, ne bir sevgi... Ne de bir sevgisizlik işareti olmadan gelip geçen... Her akşam evinin dört duvarı arasına sanki bir mezara girermiş gibi giren... Gecelerini bir sıkıntı yorganının altında yalnız ya da yanındaki yabancı gövdeyle geçiren... Bütün ölü kentlerin, ölü doğmuş çocukları! Size bu ölü yaşamı hazırlayan Sermaye Sahibi Egemen Sınıftır... Ve bu acımasız oyunun varlığı siz izin verdiğiniz sürece sürecektir.
O kadar kötü ki bekar kalmak; yaşlı bir adam olarak onurunu zedelemeden akşamı geçirebilmek için birilerine ricada bulunmak, hasta olmak ve haftalarca yatağının köşesinden boş odayı seyretmek, hep binanın girişinde vedalaşmak, hiçbir zaman karısının yanında merdivenleri çıkamamak, odasında sadece yabancı evlere açılan yan kapılara sahip olmak, akşam yemeğini bir eliyle eve getirmek, yabancı çocuklara bakmak zorunda kalıp sürekli "Benim yok!" diye tekrarlamak, görünüşle ve davranışlarla gitgide gençlik dönemlerinden anımsanan bir veya iki bekar adama benzemek.
Sayfa 19
Çocuğu okula yazdırıyorlar, merkez sağ'ı ve dedikoduyu çok seviyorlar Üniter yapı diyorlar, uluslararası toplum, en az iki yabancı dil Minareler gölge ediyor başka ihsan da istiyorlar Akşam ezanında eve giriyoruz, üzgünüz yani gereği kadar Demokraside ısrar ediyorlar bir de, ben rahatça ölsek diyorum.
Sayfa 39
Mustafa Kemal'in sinirlerini yatıştırmak için başvurduğu bir başka yol da içkiydi. Gençliğinde, kendine güven vermek, başkalarının karşısında sıkılmadan davranabilmek için içmişti. Zihni genişledikçe, onu frenlemek için içmeye devam etti. Kafasındaki düşünceler gece rahatını kaçırıyor, gündüz üzerindeki dinamo gibi etki yapıyordu. Akşamları, o da güneş battıktan sonra, sinirlerindeki gerginliği yatıştırmak için içerdi. Mustafa Kemal irade zayıflığıyla değil, isteyerek içiyordu. Alkol hoşuna gider ve ona iyi gelirdi. İçtiğini kimseden gizlemez, ikiyüzlü davranmaktansa, herkesin bilmesini daha doğru bulurdu. Yabancı gazetelerde, içkiye düşkünlüğü üzerinde yazılar çıktığı vakit kızacak yerde memnun olur, 'Bunlar yazılmayacak olsa, halk beni anlamaz' derdi. Bir akşam, İzmit Valisi, yemek yedikleri lokantanın perdelerini kapattırmak istemişti. Mustafa Kemal: 'Sakın ha,' dedi. 'Perdeyi kapatırsanız herkes bizim kadın oynattığımızı zanneder, şimdi hiç olmazsa sadece içtiğimizi görüyorlar.' Bir Fransız gazeteci, Türkiye'nin bir sarhoş, bir sağır ve üç yüz sağır-dilsiz tarafından yönetildiğini yazmıştı. Mustafa Kemal, 'Yanlış' diye cevap verdi, 'Türkiye'yi yalnız bir tek sarhoş idare eder.'
Sayfa 308Kitabı okudu
Reklam
İstanbul’un fethi tamamlanır ve Bizans’ın hapsettiği tüm hükümlüler salıverilir. Ancak iki keşiş(papaz) zindandan çıkmak istemezler. Huzuruna getirilen keşişlere Fatih sorar: “Niçin zindandan çıkmak istemiyorsunuz?” Papazlar derler ki: “Biz İmparator Konstantin’e adil ve hakperest ol dediğimiz için zindana atıldık. Böyle bir haksızlık karşısında
1.000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.