Öyle ya bir din ki tahrif edilmişse ondan sonrasının ne değeri kalır ? Tahrif edilmiş bir dine inanan ne kadar samimi ve dürüst olursa olsun nihayetinde aldanmışlardandır.
Olay sadece "inanmak" olayı değil "hakka inanmak" olayıdır. Neye olursa olsun yeter ki inan meselesi değildir mesele. İnancınızın değeri inandığınız şeyin doğruluğuyla orantılıdır.
Adetli kadının, insan neslini devam ettirmek için verdiği kan, onu ancak şehidle kiyaslanir bir mertebeye çıkarır. Şehid doğurmak için her ay şehid olan bir kadının hakkı, bu özelliğinden dolayı cezalandırılmak değil ödüllendirilmektir..
İslamoğlu Kur’an’i, tarihi, sosyolojik, psikolojik ve ahlaki alanada Yahudilerin tarihini ele alırken özellikle inanç boyutun ve Yahudilerde ki inatçı dik kafalığı ve taklitçi kör, sığ bir inat uğruna sürekli Allah’a ve onun elçileri özel de Hz Musa ve sonra gelen tüm İsrailoğların Peygamberlerine karşı sürekli bir kör inatçı baş kaldırıyı, sorguluyor.
İsrailoğlarının Allah’ın kitabi olan Tevrat onların içlerinde iken yeniden mezhebi ve tarikat cemaatlara ayrılmaları, kendi Peygamberlerini öldürmeleri ve kuvvet bakımında zayıf düşmeleri ele ala konularla nefis bir kitaptır,
Hristiyanların da Hz İsa hakında düştükleri ihtilafları Allah’ın onları sapık oldukların Maide Suresinin bağlamında eleştirmesi tarihsel ve günümüz Hristiyan inanç ahlaki ve siyasi bir eleştiri süzgeçinde geçirir...
Müslümanları da Fatiha, Bakara, Ali-İmranlı ve Maide surelerin bakımında uyarmaktadır...