"Aşk, bir bedende iki kişi."
“Ey aşk...! bir mucize gerçekleştir şimdi
Şapkandan bir kumru havalansın
Bana öyle büyük ki bu kalp,
Gelsin yüreğime yuvalansın”
Kitabı okurken sımsıcak bir yürek buldum. Yaşam kavgasının molalarında, sıcacık bir poğaça, buğusu üstünde demli bir çay, sevgi ve vefayla beslenmiş hoş bir muhabbet, zifiri
"Olmasaydı sonumuz böyle!"
Şiştt...
Sakin.
Spoiler falan vermedim.
Ama ne olur benden bu kitabı spoiler vermeden incelememi beklemeyin, yine de elimden geleni yapacağım. En son Martin Eden beni bu kadar yakmış, yıkmıştı. Ama Martin için üzülmüştüm o kitapta. Bu kitapta kime tutunduysam kaldı elimde.
Ağaca güvendim çürüdü. İnsana
Bu inceleme yer yer SPOILER içerebilir arkadaşlar. Bilginiz olsun...
Bir gün Fransız Şair Louis Aragon kuyuya bir taş atmış ve demiş ki; 'Cemile, dünyanın en güzel aşk hikayesidir.' O taş şimdilik kuyunun dibinde kalsın bir süre... O esnada ben size kısaca başka bir hikayeden bahsedeyim...
Ben askerliğimi 2007 yılında kısa dönem olarak yaptım.
Ne kitaptın beee…
Söze böyle başlıyorum çünkü bitirdiğim ve onunla beraber bittiğim bir kitaptı Kefen. Günümüz yaralarını ele almakla beraber toplumsal konulara da değinmişti yazarlar. Açlık, sefalet, cinsel istismar, yoksulluk, bitmek bilmeyen algılar, leş gibi bakış açıları.
Lübnan’da sokak çocuklarının eziyetiyle başlıyor kitap.
Yıllar boyunca övünüp durduk insanın "düşünen" bir varlık olmasıyla. Öleceğini bilen, irade sahibi, özgür, kendini konuşarak ifade edebilen bir varlık. Tarif edilemeyecek ayrıcalıklar değil mi?
Kimi ayrıcalıklar aynı zamanda tarif edilemeyen acıları da getirir beraberinde.
Sevdiğiniz birini düşünün meselâ, hasta yatağında, belki ona
Arkadaşların ricası üzerine bir inceleme yapmaya çalışacağız. Bu kitabı yaklaşık bir ay öncesinde tanıdım. Daha öncesinde tanışmış değildim. Ama Neruda... Pablo Neruda, benim lisedeki yıllarımın buhranlı dönemlerinin oluşturduğu boşluğu dolduran bir şair. Âdeta lise yıllarımın aşkı...
Lise yıllarımda bir grup arkadaş çevrem vardı.
" Her baba, aslında bir imadir oğluna.
Mevsimler, yıllar ve hayat,
Ah, böyle böyle geldim huzura,
Çiğnedim babamın sancı sırtını,
Gittim raylarda unutulan hikayelerin kahrına.
Ben o dişi taşların oyuklarında duaydım artık..
Alışır, alışır diye düşünürken,
Merak oldum ona.
...
Anneler erken,
Ölümlerine yakın sevilir,
Bir kitap okumak bazen bizzat hayatın kendisine benzer. Birini sevmeye, bir tercih yapmaya, kaderini yaşamaya…
Suzan Defter’i 2016 yılında okumuştum aslında. Ayfer Tunç okumaya yeni başlamıştım ve sanırım dördüncü kitabıydı. Ancak diğerlerinin aksine bu, bende yer etmemişti. Hakkında yorum bile yazmamıştım. Çift sayfalı anlatımı nedeniyle biraz
Kalem elimde önümdeki boş kağıda uzun uzun baktım bilmem kaç dakika.. İnanılmaz yazmak istedim ama nereden nasıl başlamalıyım bilemedim. Kitap beni böldü, çarptı, vurdu geçti.. İçimde bir yerlerde donmuş kalmış buzlarımı eritti. Deli gibi akan sıcacık kanımı dondurdu.
İlk öyküde; aşkı hiç tanımamış, içinde kalan duygular yüzünden çürümüş, sinmiş, kendi içine dönmüş, sevmeyi asla bilememiş öğrenememiş bir erkeğin hikâyesi yaktı içimi. Bir sonrakin de; anne baba sevgisinden mahrum kalan, sevgisiz büyümüş bir çocukluğun getirdiği sevmek ve sevilmek arzusu ile yanan bir erkeğin hüzünlü hikâyesi. Sonra çok sevmiş ama bitmeyen yarım kalan Mikail'in hikâyesi şaşırttı.
"Kırmızı Azap" öyküsü için cümle bile kuramıyorum. Ahhh "Kaybetme Korkusu" boğazımda düğümlenen bir hıçkırık. Öyle bir hıçkırık ki hıçkırığımın hıçı "kırık".. Vee kanımı donduran Fehime'nin hikâyesi analığımdan, insanlığımdan vurdu beni. Abartmıyorum böğüre böğüre ağladım.
Velhasıl; Tunç yine beni sağlı sollu bir yumrukladı, sarstı, bi' uyan bakalım kendine gel azıcık, dedi bu kısacık ama muazzam etkili kitabı ile.. Bilenler bilir Emine her Ayfer Tunç kitabından sonra:
" Bu hatun fatura yazsa okurum" der ;)
Kırmızı AzapAyfer Tunç · Can Yayınları · 2021883 okunma
"Bu askeri darbe bizi yaktı" dedi. "Bu darbe tamamen Amerikan tezgahıdır. Sence de öyle değil mi?"
"Bu işler beni ilgilendirmez" dedi. Bu büyüklerin bileceği bir iştir. Bizim anlayacağırnız işler değildir.