Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Halkı korku ile etki altında tutmak, kendi aşırılıklarıyla insanları yönlendirmek, hak ile bâtıl arasında geçiş köprüleri kurarak hakikate karşı savaşa girmek yanlışına düşenler, öncelikle müsbet paylar elde ettiklerini zannetseler de sonunda "zulüm ile âbâd olanın âhiri berbat olur" darbımeseli ile nihayet bulurlar. Geçici hevesler, şehvetler, arzular, hepsi bir anda elden gider de yalnız manadan ve ruhtan soyutlanmış kuru bir beden kalıverir. Masum canlara kıymanın, onlara zulmetmenin büyük günahını görmezden gelip kendilerini takva ehli olarak sıfatlandıran bid'at ehli kimseler, sonunda ilahi adaletin yüceliği önünde çaresizlikle gazaba uğrarlar.
Yapılacak iş, başımıza bir imtihan geldiğinde, "Sabır, belanın geldiği ilk andaki sabırdır" hadis-i şerifince metanetli olup, beklenmeden zuhur eden tüm durumlarda, "Biz, ALLAH'a aidiz ve sonunda O'na döneceğiz" demeyi kendimize ahlâk edinmekten ibaret.
Reklam
Fakat özellikle son günlerde aklını kiraya veren bazı sözüm ona aydınlar, akademisyenler ve yazarlar,inancımızı, kültürümüzü, fikrimizi, ruhumuzu tartışarak, kendi ürettikleri soru ve sorunlarla kitleleri yönlendirmek istiyor, toplum mühendisliğiyle insanların kalplerini ve zihinlerini bulandırıyorlar. Yüzeysel ifadelere boğulmuş, ıstılahlara ve terimlere kendi yükledikleri manalarla halka yön tayin etmeye çalışan, "akademik unsurlar" dışında hiçbir üstadı, hocayı referans görmeyen; hatta onlardan bahsederken dilin kemiksizliğini yeniden ispat edercesine tüm ukalalığıyla döke saça konuşan ruhsuz insan modelleri, bugün yine çığırtkanlık peşindeler. Batı ekolüyle, kaynaklarıyla, üslubuyla bir yere varılamayacağının farkında değiller. Kendi menfaatleri uğruna bir televizyon programına daha katılabilmek, bir unvan fazladan kazanabilmek adına içine düştükleri hayali ve süfli yanılmaları pragmatik ve kişisel kaygılardan öte değil.
Özellikle anne ve babaların modernizmin getirdiği problemlere karşı nasıl hareket edeceklerini doğru çözümlemesi; mütedeyyin, ahlâklı ve edepli bir nesil inşa etmenin en öncelikli gereksinimi. Kitaplarda, televizyon ve radyolarda durmadan "çocuğunuz özgüvenli olsun" ilkesini kullanan pedagoji uzmanları, her durumda gelenek, örf ve âdetimizle aynı çizgide ilerlemiyor maalesef. "Çocuğunuz çekmeceleri ve dolapları karıştırdığında ona sakın kızmayın" gibi söylemlerle çocuklara sözde özgüven aşılaması yapılabileceğini iddia eden uzmanlar, bu anlamda asıl ve köklerle bağdaşmıyor. Modern pedagojiye teslim olup farklı olmak, aykırı şeyler söylemek adına durmadan kulaklara fısıldanan süslü sloganlar; utanmayı, edebi, hayâyı terketmiş bir nesil ortaya koyacaktır. Özgüvenle beraber yetişen hedonist yahut narsist bir nesil; edep ve ahlâkla beslenen hilim sahibi bir kuşaktan daha faydalı olmayacaktır. Bu sebepten çözüm olarak edindiğimiz her yeni bilgiyi kültür ve geleneğin sınavından geçirmeliyiz, bilginin bize uyan ya da aykırı olan taraflarını ölçüp tartmalıyız.
Oyuncağın, psiko-sosyal gelişim yönüyle çocuğun karakter oluşumunda öncü rolü olduğunu bilen fırsatçılar, çocuk eğitiminin başladığı yeri; yani toplum düzeninin kurulduğu en kıymetli yapı taşı olan aile kurumunu hedef alıyor. Farkında olmadan evlerimize ve düşünce dünyamıza girerek çocuğumuzun eline bir anda bir haç yahut bir Noel Baba tutuşturuveriyor.
Günümüzde gelinen son nokta, yarınlar için daha da endişe verici. Küçük çocuklara büyük insanlar gibi makyaj yapılyor, yetişkin elbiseleri giydirilerek kadrajların önüne atılıveriyorlar. Deklanşöre basılıp flashlar patlıyor, greenboxa bir çocuğun içinde bulunmaması gereken ortamlar yerleştiriliyor. Bununla birlikte "tarz sahibi çocuk", olup bitenleri hayal dünyasına sığdıramadan, diğer çocukların şaşkın bakışları altında bir baştan bir başa yürütülüyor. Aileler ise, "Şuna bakın, büyümüş de küçülmüş, ne kadar da sevimli olmuş sözleriyle bu çirkin ambiyansa şakşakçı oluyor.
Reklam
Cehalet, bireyin kendine olan güvenini artırır!
Sosyal ilişkilerimizin hemen her safhasında; işyerinde, otobüs sırasında veyahut bir AVM'de birinci tekil şahıs vurgusu yapan, "En iyi ben bilirim, en haklı benim!" sloganlarıyla çıkış sergileyen kimliklerle karşılaşırız. Hatta bir gazete köşesinde yahut bir televizyon kanalında bile ansızın karşımızda belirip kendini her alanda söz sahibi zanneden, okumadığı her şeyi yok sayan, okuduklarını da beynin sol lobuyla cebelleşircesine yanlış anlayan "nevi şahsına münhasır" zevatı görmek kuvvetle muhtemeldir. Etrafımızda yaşanan bu türlü trajikomik durumlara bakıp kendi kendimize, "İnsan bu kadar aymazlığı, kendini bilmezliği nasıl farkedemez?" diye sorduğumuz çok olur.
Modern dünyanın bireyi meta haline getirmedeki en önemli silahı insanî ihtiyaçların yolunu kesip sevgiden, aidiyetten, saygından yoksun kimlikler ortaya çıkarmak.
Doğu dünyasının uyanışı ve yeniden ayağa kalkışı, Batı’nın dikte ettiği fikirlerden kurtularak öze dönüştedir. Şark âleminin, içine çekilmek istendiği hegemonya hareketinden kurtuluşunu bir Afrika atasözü, şöyle özetlemiştir: "Aslanlar kendi tarihçilerine kavuşuncaya kadar kitaplar, avcıyı övecektir."
Oryantalizm
"Doğuya hâkim olmak, onu yeniden kurmak ve onun âmiri olmak için" Batı’nın bulduğu bir yoldur. Başka bir deyişle, Doğu'yu sindirmek; politik sosyolojik, askeri, ideolojik, bilimsel ve fikri bakımlardan yönetmek; nihayet avuç içinde tutmak için başvurulan ilmi süsü verilmiş hainlik ve hırsızlık planının ismidir.
Reklam
İnsan sormadan edemiyor: Şehir meydanlarında ezilen ve hor görülen köleler, kolezyumlarda halkın gözleri önünde dövüştürülüp vahşice öldürülen insanlar, engizisyon mahkemelerinde ağır işkencelerle katledilen masumlar, türlü ahlâksız uygulamalar ve eziyetlerle içlerinden şeytan çıkarılmaya çalışılan akıl hastaları bizim tarihimizin parçaları mı ?
"Ortaçağ’a geri mi dönüyoruz?" "Yeniden karanlık dönemler mi yaşayacağız?" gibi sorularla süreğen şekilde domine edilmeye çalışılıyoruz. Oysa "Ortaçağ karanlığı" müslümanlarla ilgili değil, Batı dünyası için geçerli bir kavramdır. Çünkü bu dönemde müslümanlar ilim, medeniyet ve teknoloji alanında zirve konumdaydılar. Hıristiyan âlemi karanlık çağlarını "cadı avı" peşinde yaşarken, müslümanlar matematikten fiziğe, biyolojiden kimyaya kadar birçok ilim dalında önemli gelişmeler gösteriyordu.
197 syf.
·
Puan vermedi
·
3 günde okudu
Yalandan kasıt tüm gerçekliğiyle batı! Tarih boyunca zulüm, kan dökme, sömürü, şeytani planlar ve daha bir çok kötülükle insanlığa kara leke olan Batı tüm bu insanlık dışı eylemlerini yaparken kendini "medeni" göstermeyi bir şekilde başardı! En çok da batı yalakaları sayesinde başardı bunu! Tüm bu sürecin bir yalan olduğunu bilen yazarımız kısaca bir not hazırlamış bizler için. Ama en güzeli kitabın Kudüs mesajıyla bitmesi olmuş. Batı hayranlığı olanlar için hayal kırıklığı olabilir, vesselam...
Yalan Tarih Üzerine Notlar
Yalan Tarih Üzerine NotlarMehmet Ali Özkan · Mostar Yayınları · 201828 okunma
"Yüreğimizin yarısı Mekke'dir, geri kalanı da Medine'dir. Üstünde bir tül gibi Kudüs vardır. Kudüs'ü savunmak, gerçek bağımsızlığı savunmaktır. Kudüs sevilmeden insanlığa girilemez. Tutsak Kudüs'e borcumuz, Kudüs'ü savunmaktır, özgürlüğüne kavuşturmaktır."
Sayfa 194 - Nuri PakdilKitabı okudu
"Hindu guruları ve Brahmanlar'ı ile Yunan feylesoflarına da sembolik keşifler ve şeklî tecelliler kabilinden birçok ilim verilmiştir. Ancak bu ilimler, onlara rezil ve rüsvalıktan başka bir şey getirmemiş, ellerine geçen, Allah'ın gazabı ve rahmetten mahrumiyet olmuştur."
Sayfa 188Kitabı okudu
76 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.