Ey sevgili yalnızlık Senin günübirlik sokaklarında Dopdolu bir öğle Bir kuş serpintisini, ölümün Canevine sürgün götürüyor
Yalnızlık iyidir, insan kafasını dinler. Emile Zola
Reklam
Dağ Rüzgarı
Kaderde senden ayrı düşmek de varmış Doğrusu bunu hiç düşünmemiştim Seni tanımadan Hele seni böyle deli divane sevmeden Yalnızlık güzeldir diyordum Al başını, kaç bu şehirden Ufukta bir çizgi gibi gördüğün dağlara Rüzgarın iyot kokularını taşıdığı denizlere git Git, gidebildiğin yere git diyordum Oysa ki, senden kaçılmazmış Yokluğuna bir gün bile dayanılmazmış Bilmiyordum
En çok yandığım da bunca zamanı yitirmiş olmamız.
Dudakları büzüştü, dev bir yalnızlık çöktü zayıf düşürülen omuzlarının üzerine.
Sayfa 146
Reklam
Kaliteli yalnızlık her tür insandan daha iyi
Solmaya karşı hep yeniden açan bir çiçek, Sana kuytularından korkusuz seslenecek. Bütün kapılarını kapatsan ölesiye dek, Yakan bir ışıkçasına yüreğine girecek.
202 syf.
·
Not rated
Günümüzde en sık görülen, hemen hemen her insanın arada hissettiği toplumda yalnızlık kavramını Oğuz Atay iliklerime kadar hissettirdi. Neden bu kadar abartılıyor sorusuna keskin bir cevap vermek gerekirse tam da günümüz insanını bizlere anlattığı için. Edebiyat öğretmeni bir ablamın tavsiyesi üzerine Oğuz Atay ile korkuyu beklerken kitabıyla tanıştım. Oğuz Atay'a başlamak için uygun bir kitap. 8 Farklı hikaye ile sesleniyor Oğuz Atay. Her hikayede kimliksiz, topluma yabancı, silik ve yalnız karakterle karşımıza çıkıyor. Diğer kitaplarına göre anlatım tarzı daha anlaşılır. Çağının çok çok ötesinde bir yazar. Oğuz Atay okumayı düşünüyorsanız korkuyu beklerken kesinlikle bir şansı hak ediyor.
Korkuyu Beklerken
Korkuyu BeklerkenOğuz Atay · İletişim Yayıncılık · 202226.5k okunma
*A. Tarkovski'nin aynı adlı filmi için.
NOSTALGHIA* INTRODUCTION- Olmak kış konuklarından bu yeryüzünün ve beklemek... Güzün utancımızı örttüğümüz yapraklarımızı düşürdük karşılıklı, kış çırılçıplak geçti -örtünülmesi gerek bir dahaki güze dek- Geri dönmüyor yapraklar yerine, kapanmıyor yaralar, açık her şey bu üzüntü bedeninde, yeniden varolduğu- nu mu sanmalıyız yaprakların? Bir ansıma penceresi asla diye yanıtlar; arzusu kış çıplaklığıdır, uzlaşmacı örtünme değil, yalın bir şimdilenmesidir üşümenin. Utanç sıcaklığı değil hiçbir zaman. ALLEGRO- Kendinden başka her neni geri iten ve titreten öz; oluş doğrusu, çemberin içkinliği... Saydam yankılanışlarla sunar düşürtücü sevincin ateşini. Ak bedeni kuştüyünün yeniden ve yine her konmayışı toprağa, uçucu teması onun suyla, geri dönüşü bir gökkuşağına. Karanlık ruhu özlemin, ışıltı yükledikçe o densiz din bölgesine, ay dansı acının yayılır geçmişten sonsuza doğru... İncecik uluyarak ince çağrısı yaralı köpeğin, kıpırtısız göl ve çevresi ve dönen MANDALA gözle gök arasında. Sular sular sular. Kızıl, mor, kahverengi, yeşil, mavi, kalın ağır sular... Biriktirilen artmayan akış... Nurdan çehresi yağmurun, kasnağın tepinişi kendi bağnaz çevriminde, çekilişi bir o yandan bu öbür yana yalnızlık ısrarıyla. Una.. una.. è una çığlığıyla o olanın o olmayanı yadsımasından dağılan yaş bağışıyla... sürdürülen canevi yıkımı, sis, buhur ve ıslaklık yemini. Bu bir içim su tığıyla, işlediği dantellerle sonlunun çukurunu sonsuzla dolduran kayra yükü. Coşku külü, ben yangınından sonra doymuş inancın kanıtı. Mart '84
Sayfa 92 - Everest şiirKitabı okuyor
1,000 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.