... Seni saklayacağım inan
Yazdıklarımda, çizdiklerimde
Şarkılarımda, sözlerimde.
Sen kalacaksın kimse bilmeyecek
Ve kimseler görmeyecek seni
Yaşayacaksın gözlerimde...
" Yarattıklarının arasındayken de Allah'a ibadet etme imkanım vardı. Çünkü ibadet yalnızlık ve bir başına olmayı gerektirmez. Ve ben dünyayı Allah'ı bulmak için de terk etmedim. Çünkü onu babamın evinde ve başka her yerde bulmakdaydım. Ben insanları ahlakım ahlaklarına uymadığı için, düşlerim düşleriyle örtüşmediği için terk ettim. Ben insanları terk ettim, çünkü kendimi sola dönen dolapların arasında, sağa dönen bir dolap olarak bulmuştum. Şehri terk ettim çünkü onu, kökleri yerin derinliklerinde kötülükler, suçlar; meyveleri ise kederler, zorluklar ve kaygılar olan, yaşlı, fasit, güçlü ve iri bir ağaç olarak buldum. Bazı ıslahçılar ona aşı yapmaya, onun doğasını değiştirmeye çalıştılar; başaramadılar. Aksine umutsuz, baskı görmüş ve işlerinde yenik düşmüş bir vaziyette öldüler. "
Ey esir kuş!
Uzak bağlarda ötüyorsun.
Kıştır...
Ben senden çok uzaklarda, kargaların velvelesi arasından o kuşun sesini duyduğu andan itibaren sana uçma ümidi ve aşkıyla tutuşan kuşu görüyorum. Adeta kanatları da ateşte yanmış, kararmış... Ama o esirdir, kafesi dardır, kafesinin parmaklıkları zindanın demir parmaklıkları gibidir. Yeni kafese
Ben ikide birde böyle oluyorum bazen bütün insanları boyunlarına sarılıp öpecek kadar seviyorum Bazen de hiçbirinin yüzünü görmek istemiyorum bu nefret falan değil insanlardan nefret etmeyi düşünmedim bile ..sadece bir yalnızlık ihtiyacı. Öyle günlerim oluyor ki etrafımda küçük bir hareket , en hafif bir ses bile istemiyorum. Taşıp dökülecek kadar kendi kendimi doyurduğumu hissediyorum. Kafamda hiçbir şeyle değişilmesi mümkün olmayan muazzam hayaller , bana her şeyden daha kuvvetli görünen fikirler birbirini kovalıyor ..fakat sonra birdenbire etrafımda bana yakın birini arıyorum bütün bu beynimde geçen şeyleri teker teker , uzun uzun anlatacak birini.. sokağa fırlıyorum bir tek çehre görsem de yanında yürüsem hiç ses çıkarmadan yürüsem diyorum. O zaman ne kadar hazin bir hal aldığımı tasavvur edemezsiniz. Kış günü Sokağa atılmış 3 günlük bir kedi yavrusu gibi kendimi zavallı hissediyorum. Odamdaki duvarlar birdenbire büyüyüveriyor . Pencerenin dışındaki şehir ve hayat bir anda insanı içinde boğacak kadar kudretli ve geniş oluyor..'
"o 'en büyük leke'ye takılıp kalmadım.
dünyaya bulaşmadım, öğretmenliği ve sessizliği seçtim,
hale bakıp sözlere aldırmadım diye, allah'a hamdediyorum;
içim içime sığmıyor.
onlar altın topladılar, ben hazine buldum.
onlar saraylar inşa edip bir kaç koltuk elde ettiler, ben tapınak inşa ettim ve iyilik tanrısının sonsuz
Fezayı bağlayarak yorgun kanatlarına
Bir güvercin uçurup kıtalar arasından
Çağırdın beni
Geçerek birer birer sürgün kanyonlarını
Derbeder koşup geldim ışıldayan tahtına
Yarım koyup bir bardak kurşun rengi çayımı
Yıkarak yalnızlığa kurduğum sarayımı
Yetim çığlıklarımı duyurmak üzre sana
Koşup geldim; iliştir beni memnu bahtına
Adını söylemek