Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Şöyle demiş bir yamyam, köyüne gelen Batılı bir antropoloğa: "Biz insanları yemek için ve ancak ihtiyacımız miktarınca öldürüyoruz. Ama ya siz..."
"Kadınlar yamyam lezzetlerden, iyi görünme kaygılarından, pahalı mobilyalardan veya ziynet eşyalarından daha yüksek ve yüce bir şey için yaşamalı."
Reklam
Kadınlar yamyam lezzetlerden, iyi görünme kaygılarından, pahalı mobilyalardan veya ziynet eşyalarından daha yüksek ve yüce bir şey için yaşamalı.
Durum öylesine inanılmaz boyutlara ulaşmıştır ki, neredeyse tüm insanlığın kolonizasyon ve dekolonizasyon süreçleri aracılığıyla kendi kendisiyle alay ettiğine ve devasa bir simülasyon evreni içinde birbirine öykünme yöntemiyle oluşturulan şiddet aracılığıyla kendi kendini yok ettiği söylenebilir. Bu evrende hem yerli hem de Batılı kültürler tükenip gitmektedir. Burada Batı kültürünün bir zafer kazandığından söz edilemez, zira uzun süre önce sahip olduğu ruhu yitirmiştir. Bu kültürün kendisi bir tür karnavala dönüşmenin yanısıra büyük paralar harcayarak tüm kültürlere özgü sahte nesnelerin yer aldığı dünya çapında bir müze kurmuştur.
Böylesine büyük bir "show" aracılığıyla Batı'nın müzelerinde, yarattığı moda ve sanat alanlarında yalnızca tüm diğer kültürlerin bıraktıklarını değil, aynı zamanda kendi geçmişini de kendi üstüne uydurup, yakıştırmaya çalıştığı söylenebilir. Bu tarihsel süreçte sanatın kendine düşen rolü kusursuz bir şekilde oynadığı söylenebilir. "İlkel" sanatın en güzel örneklerini kendi hesabına geçiren Picasso'nun çalışmalarının bugün uluslararası bir estetik anlayış çerçevesinde Afrikalı sanatçılar tarafından kopyalandıkları görülmektedir.
Batı Avrupa'nın yaşadığı özgün bir serüven olarak görülebilir, sonra da dünyanın dört bir yanına ihraç edilmiş bu Batıya özgü dini, teknolojik, ekonomik ve politik değerlerin küresel düzeyde tekrarlanarak muazzam boyutlara varan komik bir taklidinden bahsedebiliriz.
Reklam
“Ağ ören örümceklerden aldıkları genleri keçilere yerleştiren genetik mühendisleri tarafından örümcek ipeği üretme yöntemi geliştirildi. Keçiler daha sonra memelerinden sütle birlikte örümcek ipeği çıkarıyor. Örümcek ipeği son derece faydalı çünkü hem elastik hem de çelikten beş kat daha güçlü. Örümcekler antisosyal, yamyam doğaları yüzünden çiftliklerde bakılamıyor. Ama ipek üretme genlerinin keçilere yerleştirilmesi daha büyük miktarlarda örümcek ipeği üretilmesine olanak sağlamakla kalmıyor, aynı zamanda keçilerin çiftçiliğinin yapılmasına izin veriyor.”
— Siz insanın aslında yamyam olduğunu söylemek istiyorsunuz, diyordu. Salim Bey de başını sallayarak: — Şüphe mi var? cevabını verdi
Benim için büyük anlam taşıyan gerçek yamyam seferleri burada başladı; kamp ateşinden alınmış ölü serçelere paydos, bundan böyle sahici, yumuşak, sulu insan eti tüketilecek; taze kanla dolu karaciğeri andıran gizemler, buzda saklanmış şişmiş tümörleri andıran sırlar. Kurbanımın ölmesini beklememeyi, onu benimle konuştuğu sırada kemirmeyi öğrendim. Çoğu zaman bitmemiş bir yemekten kalktığımda bir bacağı ya da kolu eksik eski bir dosttan başka bir şey olmadığını keşfettim onun. Kimi zaman onu orada öylece bıraktım – iğrenç bağırsaklarla dolu bir gövde halinde..
Şimdi şöyle... Gülen amcıklar var, konuşan amcıklar var; çılgın, okarina biçimli isterik amcıklar var; sertlik derecesini ölçen etli, sismografik amcıklar var; balinanın çenesi gibi açılıp avını canlı canlı yutan yamyam amcıklar var; istiridye gibi kapanan sert kabuklu, belki içinde birkaç inci bulunan amcıklar var; penis her yaklaştığında dans eden ve esrimeyle ıslanan coşkulu amcıklar var; dikenlerini çıkarıp Noel zamanında küçük bayraklar sallayan kirpi amcıklar var; Mors alfabesi ile konuşan, zihni nokta ve çizgilerle dolduran telgrafik amcıklar var; ideolojiyle dolup taşan, menopozu bile inkar eden politik amcıklar var; köklerinden çekilmedikçe tepki vermeyen bitkisel amcıklar var; Yedinci Gün Adventist cemaati gibi kokan ve bonenle, solucan, istiridye kabuğu, koyun boku ve arada bir kuru ekmek kırıntılarıyla dolu dindar amcıklar var; samur kürküyle kaplı, uzun kış aylarında uykuya yatan memeli amcıklar var; münzeviler ve saralılar için biçilmiş kaftan olan, içleri yat gibi döşenmiş seyir halinde amcıklar var; en ufak bir ışık sızdırmadan içine kayan yıldızlar bırakabileceğin buzul amcıklar var; hiçbir kategoriye ya da tanıma girmeyen muhtelif amcıklar var, ki bunlara ömründe bir kez rastlarsın ve sende iz bırakırlar; ne adları ne öncülleri olan sırf hazdan oluşmuş amcıklar var ve bunlar en iyileridir, fakat nereye gittiler şimdi?
1.000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.