Ünlemlere yer kalmadı dünyamda. Yalnızca soru işaretleri var ve ayraç içinde inliyor yaşamım. İşte, bütün anlatımlar yaralı bu gece, sözcükler kırgın...
1. BÖLÜM
SAİD NURSÎ, NUR RİSALELERİ VE İLİM
1.1. SAİD NURSÎ’NİN TAHSİL HAYATI
Risale-i Nur müellifinin tahsil hayatı üç aydan başka mevcut olmadığı halde
(...)10
Evet o zât (Said Nursî) daha hal-i sabavette iken ve hiç tahsil yapmadan
zevahiri kurtarmak üzere üç aylık bir tahsil müddeti içinde ulûm-u evvelîn ve âhîrine
ve ledünniyat ve
Her şeyden önce uzak hatıralarım vardı benim, onu önce rüyalarımda yaşadım, sonra yıllar içinde sözcüklerimi buldum, gerçeğimi buldum, bulduğum anda tüm anılarım hikâyelere dönüşmeye başladı. Hangisi gerçek, hangisi hayal artık bilemiyordum. Kâh unuttum kâh hatırladım. Unutulmaya yüz tutan tüm hikâyelerimi derin sulara batırdım, göklere saldım, üzerine topraklar attım. Böylece kaybettiğimi sandım ya da kaybettiğimi umdum.
O gece kendi içime uzandım, orada uzun süre sere serpe yattım.
Ve nakış işlercesine kendimi yeniden yarattım. Kıymetli bir cevher çıkarırcasına, zahmetle, kanımla, canımla içimden çekip çıkardım. İşte anlatılmaya değer yegâne hikâyem de bu oldu.”
Neylan, narsist heykeltıraş Levent’in hünerli elleriyle acılı, eksik, hüzünlü, seven ama sevilmeyen, yaralı, kırgın bir tanrıça olarak şekillenirken, kendi hikâyesinin çok uzak topraklarda, nergis kokulu bir kasabada yazıldığını bilmiyordu. Bir gün annesinin verdiği bir haber, Levent’ten koşar adım uzaklaşan adımlarını o kasabaya çevirdi. Hayatla hikâyenin iç içe geçtiği bu büyülü topraklarda Neylan köklerini, kendisinden gizlenen gerçekleri bulacaktı. Her yeni yolun sonunda yeni bir insan, yeni bir hikâye vardı.
Uzak Bir Masalİrem Uzunhasanoğlu · Doğan Kitap · 2023103 okunma
Bir hasret ve özlem döneminde yazdığım ve “Gece Ebrusu” isimli şiir kitabımda yer alan bu şiiri, bestelenmiş haliyle, kavuşma beklentisindeki bütün yaralı yüreklere ithaf ediyorum.🎶
SANA İHTİYACIM VAR ❣
youtube.com/watch?v=PyYeLlk...
Çocuk duası gibi yaşadık. Büyük isteklerimiz olmadı hiçbir zaman. Biraz sevgi, yeterince saygı, bir tutam mavi, bir salkım leylak, kuşlar, ağaçlar, tebessüm eden yüzler ve okunmayı bekleyen kitaplar...
Çok mu?
bir kuş uçuyor içimde
hüzün kuşu koydum adını.
kalbimden başka gidecek bir yeri yok.
inatla yaşamaya çalışıyor
yaralı kanatları
kırık
1.
ikimiz otobüsle uzak bir şehre gidiyormuşuz
kars'a mı desek
ardahan'a mı desek
yollarda kar bulut mavisi / dağlar duman
derin bir uykusuzluğa sarkmış yolcular
bir uçuruma sarkar gibi
Ölümün bilgisi o gece içime doğdu... İçsel bir ölüme girdim ve bedensel ölümün iç ölümden daha iyi olduğunu gördüm. Bu yüzden dışta ölmeye ve içte yaşamaya karar verdim... Yolumu değiştirdim ve içsel yaşamın kaynağını aradım!
Faruk Duman tekinsiz, ürkütücü, meşum ortamları yaratmada o kadar usta ki, hayranlık duymamak elde değil. Atmosferi oluştururken, olay örgüsü içerisinde, karakterlerde ya da diyaloglarda. Bir sonraki sayfada ne olacak? Hiçbir şeyden emin olamıyorsunuz.
Kopkoyu, fırtınalı bir gökyüzü. Görünmeyen, ama üzerinize dikildiği sezilen uğursuz bakışlar. Nefes aldığı hissedilen tehditkar bir orman.
Hiç bilmedikleri, sapa bir yolda önlerine çıkan hayvana çarpmamak için direksiyon kırdıkları sırada uçuruma yuvarlanmalarına ramak kalan yaralı bir karı koca.
Onlara yardım eden, omuzunda TİMSAH adlı kel kartalıyla, yüzü boydan boya bir izle kaplanmış, kadının kalçasına içi giden AVCIATMACA.
"Burası böyle burada kesin hiçbir şey yoktur. ... Misal, şimdi bu gittiğimiz yol var ya burası bambaşka bir yol olabilir. Bunu ben de bilemem." diyen bir kurtarıcı.
Yarattığı tedirginlik hissi çok kuvvetli, çok.
Dün gece yaralı küçük bir kız bulunmuş
Etrafına sarı kurdaleler sarılmış
Son bir kez süslemek istemiş onu büyükler yine yasaklarıyla..
Yaklaşıp yakından bakınca gördüm
Yatan benim küçüklüğüm
Ve ben büyüdüm...
"Ozan kucağında bilgisayarla, öyle neşeli konuşuyordu ki sonsuza kadar onu dinleyebilirdim. Anlatacak tek kelimem yoktu onun yanında. Ama dinlemek istediğim koca bir dünya vardı."
"Arkadaşlığın çatısı büyüktü, genişti, güvenliydi. Ama ne yazık ki iki sevgili oraya sığamıyordu."
Herkese selamlar Bugun beni uzun süredir
EFELYA'dan...
........
Elif, Ferhat'ı daha yakından tanımak için, çocukluğuna dair hatıralarını anlatmasını istedi ondan; sonra sesine bir avuç fesleğen katıp:
“Dur, önce anneni anlat, çok merak ediyorum, yaşıyor değil mi?”
“Yaşıyor değil mi?” cümlesiyle Ferhat birdenbire dağılmıştı.
“Hayır, yaşamıyor; çocukken kaybettim