Gazze'de hava bulutlu on yedi derece,
Nem yüzde 16, rüzgâr saatte 13 kilometre.
Saldırıda ondokuzuncu gün, yirminci gece.
Ölü sayısı binin üstünde, yaralı binlerce.
Sayfa 56 - Üçüncü Basım: Ekim 2011 Metis EdebiyatKitabı okudu
Kendimi yaralı, aç bir hayvan gibi duyumsuyorum. Su bulamayan bir yılan gibi kıvranıyorum. Yönünü bilmeyen bir solucanım bazen. Yelelerinden sıcacık kan damlayan bir at. Gözü dönmüş bir yaban kurdu. Her gece başka bir hayvanın acısı yerleşiyor içime. Garip sesler çıkarıyorum farkında olmadan. Sonsuz toprağın içine girip çıkıyorum, aradığım şey burada da yok. Peki nedir beni bunca çeken? Bir bilinmezlik sürüklüyor zavallı bedenimi. “Git” diyor bana, sürekli “git” … ama nereye? Yön yok. İz yok. Işık yok.
Kafilenin etrafını etten duvar gibi örmüşlerdi adeta. Siperlerdeki askerlerin kafileyi hedeflemesi için topluluğun çevresindeki askerler de hızla çekilince, mitralyözler, yüzlerce silah alev alıp yandı. Adeta ateş püskürüyor ve Beyaz Dağ'a ölüm yağdırıyordu namlular. Silahlar ardı ardına patladıkça kalabalık ölüm dalgalanmasıyla sağa sola savruluyor, can çekişiyordu. Meydan insan haykırışıyla ve ecel çığlıklarıyla inliyordu. Keskin bir tırpanın taptaze çayırları yerlere sermesi gibi, canlar birer birer birbirinin üzerine yığılıyor, kanlar içinde toprağı kucaklıyordu insanlar.
Askerler, haykırış ve feryatların dindiğini görünce, komutanın emrini bekledikler. Az sonra zafer naralı bir tonda komutanın sesi yükseldi: "Süngü tak!"
Süngüler parladı, ay ışığında. Sonra zalimin borazanı, "Hallah, hallah!" diye haykırmaya başladı. Sağ, yaralı, ölü bakmadan üşüştüler birer birer, canlı cansız yerlere serilmiş bedenlere.
O gece ay, kır çiçekleri, nazlı keklikler, yavru ceylanlar ve Beyaz Dağ küstü gölgesine. Kanlı bir karanlık sarmıştı Beyaz Dağ'ı...
Ünlemlere yer kalmadı dünyamda. Yalnızca soru işaretleri var ve ayraç içinde inliyor yaşamım. İşte, bütün anlatımlar yaralı bu gece, sözcükler kırgın...
1.
ikimiz otobüsle uzak bir şehre gidiyormuşuz
kars'a mı desek
ardahan'a mı desek
yollarda kar bulut mavisi / dağlar duman
derin bir uykusuzluğa sarkmış yolcular
bir uçuruma sarkar gibi