Sevgili Peşkov Horoşeye'nin yalanlarını yakalamasından hoşlanması beni şaşırttı ve dilimde söylenmeyi bekleyen sayısız yalan cümlenin vakti gelince anlaşılacağını bilmek hüzün verdi içime. Muhakkak ki Peşkov gibi çocuk olsaydım yalan söylemek de yakalanmak da hoşuma giderdi çünkü söylenip söylenmemesi hiçbir şeyi değiştirmeyecek yalanların
21 Nisan..
"kimseye şifa dağıtmıyorum. bende yaralıyım
herkes kadar. dünya benim de boynumu
büktü. peşinden koştuğum pek çok şeyi
yakalayamadım. darıldım, kırıldım ama
parçalarımı yine kendim topladım."
"Bırak yaşasın yaşamak istediği hayatı.
Bırak yaşasın kendi doğrularını...
Ona gösterilende de var bir hakikat.
Şu gök kubbe altında hakikat olmayan bir şey var mı?
Hakikat kapılarının anahtarı sana mı verildi ki bu kadar eminsin kendinden?
Doğru düşüncenin sana ait olduğu zannıyla yıllarca yaşadın...
Defalarca yanıldın, aldandın.
Ve hâlâ kendini doğru sanıyorsun...
Burada yanlış dediğin ötede doğru olur.
Şimdi safsata dediğin ötede ilim olur.
Şimdi bilim dediğin ötede masal olur...
Bugün zehir dediğin yarın iksir olur.
Acıyı değiştirirsen eğri kılıcın gölgesi de doğru olur...
İster sil gözyaşlarını tebessüm et...
İstersen ağlayabildiğin kadar ağla ve istiğfar et...
İkisi de yanlış değil. İkisi de hakikat.
Gülersin her yer yanın gülistan olur.
Yaralıyım dersin, göz yaşın seni Yaradana kavuşturur."
Özledim sesini ne olur konuş
Bir gül açtır zamanların ötesinden
Karanlıklar içindeyim, kapkarayım bugün gel
Gök mavisinden, deniz mavisinden
Bana bir şarkı söyle
İçimde bir şey kımıldıyor
Gözlerim kan çanağı, yorgunum, uykusuzum
Bir baksana ne haldeyim deli divane
Yaralıyım, çaresizim umutsuzum
Bana bir şarkı söyle
Yağmur ol yağ üstüme, güneş ol ısıt
Dökül karanlığıma ışıklar gibi
Al beni, en uzaklara götür
Sesin, aksın içimde bir pınar gibi
Bana bir şarkı söyle
Bütün renkleri kat birbirine
Buram buram bir turuncu getir geçen yazdan
Bir tüy gibi, bir bahar dalı gibi
Hafiften, inceden, güzelden, en beyazdan
Bana bir şarkı söyle
Yağan kar nasıl hazin yağar bilirsin
Kurşuni bir gökyüzünden ağlamaklı
İşte öyleyim, kapkarayım bugün gel
En hüzünlü sesinle, en dokunaklı
Bana bir şarkı söyle...
Varım çünkü yaralıyım. Yaralıyım çünkü yaşadım. Yaralanmaya kendini açan insan, varlığa da kendisini açmış-tır. Rüzgâra, güneşe, yağmura, borana. Sevince ve hayal kırıklığına. Hiç yenilmemiş olanlar hiç savaşmamış olanlardır.
Ey kaval,
Ben seni değil, sesini kırdım
Bağışla beni, bağışla
Hevesini kırdım
Şimdi kuşların kanat sesi
İnip kalkan göğsümde
Soluksuzum, yaralıyım, inlemekteyim
Kolunu, kanadını, nefesini kırdım
Ey kaval,
Ben seni yaşamak bildim
Yüz çevirdim sulara, yerin dibine indim
Bak işte salınan kamış,
Bak işte rüzgâra karşı
Aşk ve ölümün arafında
Göğsüm kafesini kırdım.
ağlayan bir çocuğun ailemin hepsi şehit oldu keşke bende onlarla beraber gitseydim onlar gitti ben yaralıyım dediği dünyada mutluluk helal değil gibi, layığımız ağız dolusu yaşamakta değil.
yaşamaya devam etmek lâkin
yüz yüze
sırt sırta,
çevirik değil.
yaşıyor olmak bağımsız, yaşanılandan ırak demek değil
yaşanılanı yaşıyormuş gibi