Daha önceleri okuduğum bir kitapta Tesla ile Mark Twain'in Mississippi Nehri kıyısında bir kasabadan çocukluk arkadaşları olduğu yazıyordu. Zaten eseri okuyunca da anlıyorsunuz, Mark Twain'in imrenilecek bir çocukluk geçirdiğini..
Tom Sawyer iyi niyetli yaramaz bir çocuk. Başı türlü beladan kurtulmuyor. Bir sabah korsan olup yelkenini açıp yola koyuluyor. Bir sabah da kalkıp arkadaşlarıyla mağarada define arıyor.
Teyzesi Polly, her ebeveyn gibi Tom'un başına bir iş gelmesinden korkuyor. Enerjisini O'na iyiyi doğruyu güzeli öğretip O'nu disipline etmek için harcıyor. Tabi ne kadar başarılı oluyor? Orası muamma..
Hani yaramaz çocuk akıllı, zeki olur derler ya gerçekten de öyle. Tom başına gelen olayları çözmede bir yetişkini aratmıyor. Mantığını etik değerler çerçevesinde kullanarak olayları çözüyor.
Sanki yazar, burada bir mesaj vermek istemiş: "Çocukları fazla korumacı bir tavırla yetiştirmeyi bırakın; hayatın gerçeklerini, çocuk kendisi düşe kalka öğrensin, onların özerkliğini ellerinden almayın. " diyor gibi geldi.
Netice itibariyle eser çocuk bakış açısıyla, ustalıkla yazılmış. "Okuyun, pişman olmazsınız." derim.
. ^_^.
Hep bu kitabı görür ve nedense okumayı bir türlü istemezdim.Aylık kitap alışverişimde karşıma çıkar ama görmezden gelirdim.
Okumak şimdiye nasipmiş, bunun için Ayhan Güven 'e minnet borçluyum.Düzenlediği etkinlik sayesinde kitabı okudum ve iyi ki o iletiyi görmüş, iyi ki okumuşum.
Okuduğum her kitabı beğenmem, sıkıcı bulurum, basit gelir, beni içine alamaz çoğu kitap.Şeker Portakalı gerçek bir hikâyemi bilmiyorum, önemli değil de zaten. Çünkü dünyada Zezé gibi yüzlerce çocuk var biliyorum, yazar o kadar etkileyici ve akıcı yazmış ki gerçekmiş gibi geldi, tanıdığım bir çocuk veya öğrencilerimden biri gibiydi.Küçük bedenleriyle hiçbir acıyı taşımamalılar.
Çocuklar büyürler elbette, ama hiç kapanmayan yaralarla büyümesinler ne olur.
Zeze yaramaz ama o kadar sevgi dolu ki, ona sevgiyle yaklaşanlara karşı uysal bir kedi gibi.Akıllı ama haşarı biraz, çocuk zaten, normal değil mi?Sabrı, sevgiyi, ilgiyi göstermek gerek onlara.
Okurken boğazıma düğümlenen neydi bilmiyorum.Bir kaç saate bitirdim ki bu nadir bir durumdur.Şöhretini hak eden bir kitap, bunu söyleyebilirim.
Yalnız öğretmen olmanın getirdiği hassasiyetle bakıyorum da Zeze' nin Portuga ile olan arkadaşlığı çok masum ve temiz, ne yazık ki günümüzde böylesi insanlar kalmamış,kirli ellerini o küçük bedenlere sürebilecek kadar tıynetsiz insancıklarla dolu dünya.Bu yüzden ergenlik yaşı civarında olanların okuması doğru mu emin değilim, kirlenmiş insanlığı bilmez ve o koşulsuz sevgiye kanıp kendilerini mahvederler diye korkmuyor değilim.
İyi okumalar.
Şeker PortakalıJosé Mauro de Vasconcelos · Can Yayınları · 2022230.7k okunma
Şeker Portakalından tanıdığımız yaramaz, haylaz, zeki ama bi o kadar da hassas bir yüreğe sahip olan, içindeki yalnızlığı bir şeker portakalı fidanıyla gidermeye çalışan, ailesi sefalet içinde sevgiden yoksun baba şefkati nedir bilmeden büyüyen Zeze'miz kendine bir de baba bulmuştu: Portuga:) Ben bile her anımsadığımda içim cız ediyor çünkü acıyı
Yaramaz çocuğun ilacı nedir?
Bir kadın vardı. Çocuğuna hiç laf geçiremiyordu. Kadın ne söylese, çocuk onun zıddını yapıyordu. Çocuğun okulu da kötü gidiyordu. Ne derslerini istekli takip ediyor ne de ödevlerini tam yapıyordu. Annesi kızsa da, dövse de kâr etmedi. Babası odalara kapatıp cezalar yağdırsa da çocukla baş edemedi. Çaresiz kadın, bir
var mı bilen başıma seni saranlar arasında adını
mantık mı diyorlar idrak mısın hafıza mı
sahici bir şeysen eğer söyle bakalım
neydi sevgilinin koynuma kaçtığı tarih
yıllardan hangisiydi hangi mevsimdeydik ayın kaçıydı
koynummuş madem sevgilinin göz diktiği yer kaçmak için
incecik ürperişli gölgesi cismime neden kıydı
sor gücün sormaya yetiyorsa
Hikayemiz bu ileti altından yürütülecektir.
Katılımcı sırası ve yorumlar için: #11646309
NigRa
Saat gece yarısını çoktan geçmiş "yarım" diye belirtilen 12.30'u göstermekteydi. Akreple yelkovan iki ayrı uçtaydı, kavuşamayan iki aşık gibi diye düşündü. Sonra aklı yine yarım kavramına kaydı. 24'ün yarısı 12
Çocukluğumuz dünya bizim gibi hissettirir. Dünya mahallemizden ibarettir. Yaramaz ve aklı haytalıkta olan bir çocuk ise mahalleyi krallığı ilan etmeye kalkar. Diğer arkadaşlarını da yanına alıp çeteleşip mahallenin en büyüğü olduğunu düşünür. Hayal dünyası bambaşka yerlerdedir. Ne kadar kötü görünse de güzeldir. Mahalleli illallah eder. Komşular şikayetçi olur. Haylaz olan çocuklar ise eğlenir. Büyüdükçe o çocuklar bunların saçma olduğunu düşünür. Yetişkinliğe eriştiğinde ise aklına geldikçe güleceği anıları olur. Çocuk yaramazlık yapabilir. Önemli olan o çocukların büyüyüp bu dünyayı bırakmalarıdır. Çocukluğundan geriye kalması gereken nasıl eğleneceğini ve nasıl mutlu olacağını bilmesidir. Bir insan nasıl güleceğini unutmamalıdır. Çocukluğunda öğrendiği eğlenme hissini yaşlılığına kadar içinde saklamalıdır. Hayal dünyamız çocukluğumuzdaki kadar geniş olmasa da insan büyüdüğünde hayal kurmayı unutmamalıdır. İnsan eğer kendini mutlu edecekse hayaller kurup umut etmelidir. Çölde çiçek yetiştirmek imkansız gelebilir ama umut ve çaba orayı çiçeklerle donatabilir.
Selçuk Aydemir'in bu kitabı çocuklardaki yaramazlığı, hayal dünyasını ve ne olursa olsun gülebilmeyi anlatıyor. Kitap Selçuk Aydemir'in çocukluk anılarından oluşuyor. Çocukken yaptığı haylazlıkları kaleme almış. Çete kurup mahallede kabadayılık taslama merakı olan Selçuk, çetesinin devamlı kendini yarı yolda bırakma ve akıllı düşünememe olaylarını anlatıyor. Bu olaylar insanı hem güldürüyor hem de çocukluğuna geri getiriyor. Mizahı açıdan çok iyi bir kitap. Sıkıntı gidermek ve çocukluğu hatırlamak için okunabilir.
Brezilyanın fakir bir kasabasında büyümekte olan bir çocuğun acı ile tanışması diyebiliriz kitabın konusu olarak. Kendi yarattığı hayal dünyasından hayatın gerçeklerine hüzünlü bir dalış yapıyor Zeze. Yaramaz, akıllı, hayal gücü kuvvetli ve düşünceli bir çocuk olan Zeze yaptığı haylazlıklardan içindeki şeytanı mesul tutmaktadır. Aslında iyi bir çocuk olmasına rağmen haylazlık etmeden duramayan bir karaktere sahiptir. Gene böyle bir haylazlık sonrası Portuga ile tanışıp dost olur. Hayatı bu dakikadan sonra tamamen değişir Zeze’nin.
Ekonomik sıkıntılar sebebiyle bir sürü sıkıntıyla boğuşan, ikinci el bir kıyafet almak için bile gece fazla mesaisine kalmak zorunda olan insanların dünyasında yetişmeye çalışan Zeze hiç kuşkusuz bize çocukluk dönemimize ait bir nostalji yaşatmaktadır. Diğer çocuk kitaplarından en büyük farkı toplumsal ve ekonomik sıkıntıları da dile getirmesinden sebep gerçekçi bir dile sahip olmasından kaynaklanır.
Özellikle ilkokul çağındaki çocuklara okutulması gereken bir eser. Belki yaşımdan belki de kitabın anlatımından sebep, pek de beğenerek okuyamadım.
Şeker PortakalıJosé Mauro de Vasconcelos · Can Yayınları · 2022230.7k okunma