İnsan kainat karşısında özne konumundaydı. Özne olabilmenin en önemli şartı olan bilinçli bir benliğe sahip kılınmış, böylece insana olayların ve varlıkların farkına varma özelliği bahşedilmişti. İnsanı özne kılan Yaratıcı, varlıkları da birer nesne olarak yaratarak, bir özne-nesne ilişkisi düzenleyerek onu diğer varlıkların halifesi kılmıştı. Diğer varlıklardan farklı olarak insana benlik de bahşedilmişti. Bu da onu diğer varlıklardan üstün bir mertebeye oturtuyordu.
Sayfa 264Kitabı okudu
Mistisizmi benimseyen kişiler Mistik ya da Gizemci olarak adlandırılırlar. Mistikler genel anlayış olarak, günlük yaşantımız­ da beş duyumuzla algıladıgımız, fiziksel görüntülerin arkasında gizli bulunan daha derin ve daha temel bir varoluş durumu bu- lundugunu düşünürler. Onlara göre bu gizli ya da saklı durum, odaklanılması gereken esas noktadır ve birbirinden farklı çeşitli durumlar biçiminde idrak edilebilir. "Nedir bu farklı durumlar?" dersek: Yaratıcı, mükemmel gerçeklik, evrensel varoluş, yüce bir güç ya da bir ilke. Mistiklere göre söz konusu ettigimiz, bu temelde farklı ama özünde Bir olan durum(lar) her ne kadar gizli ya da saklı olsalar da yine de dogrudan anlaşılabilir ya da deneyimlenebilir durumdadırlar. Bu tür deneyimlere çeşitli ögretilerde vahiy, tanrısallıgın dogrudan deneyimlenmesi, Nirvana (Budizm), aydınlanma (Gnostisizm), satori (Zen Budizmi), Samadhi (Hinduizm) vs. gibi çok çeşitli adlar verilir. Meditasyon, zikr, dua vs gibi bir takım yollarla saglanan bu deneyimler bazen kişinin benliginin ortak bir evrensel benlik içinde erimesi ya da tüm Varoluş ya da Tanrısal (Kozmik) Bilinç ile saglanan bir ara baglantı biçiminde karakterize edilirler ve genellikle beraberin- de gelen bir barış, neşe ya da mutluluk duyguları biçimfnde algılanırlar.
Reklam
BELKİ DE ÇİÇEK YENİDEN AÇMAK İÇİN SOLMUŞTU...
Her şey bir tatlı bir rüya gibiydi, sert rüzgarların beni oradan oraya savurduğu zamanın bitmez tükenmez uzunluğunda. Gözlerime taktığım iyimserlik gözlüğüm herzamanki gibi görevini gereğinden fazla yerine getiriyordu. Yaşadığım tatlı acı ne varsa bir kenara fırlatıp attığım o zamanda yağmurdan kaçıp doluya yakalanacağımı nerden anlayabilirdi ki
İnsan dış dünyadan gelen uyaranlara tepkide bulunan edilgen bir varlık değildir. Alfred Adler'in yaratıcı benlik olarak tabir ettiği kavrama göre insan kendi eylemlerini, algılarını, düşünce ve görüşlerini oluşturmada, biçimlendirmede doğuştan yeteneklidir ve yarattığı bu kavramlar onun dünyasını anlamlı kılar.
Benlik kavramı, bireyin kendi varlığına dair gerçek olarak gördüğü öğrenilmiş inanç, tutum ve görüşlerin oluşturduğu karmaşık, organize olmuş ve dinamik bir sistemdir. Benlik saygısı ise bireyin kendini değerlendirmesi sonucunda ulaştığı benlik kavramını onaylamasından doğan: beğeni ve kabul durumudur. Dolayısı ile bireyin kendini yetenekli,
Çocuklarınızı yetiştirmek için önce kendinizi yetiştirmeniz gerek. Aksi halde, hayvani ihtiyaçlarınız ya da yalnızlığınız ya da içinizdeki boşlukları doldurmak için çocuk sahibi oluyorsunuz demektir. Bir baba olarak göreviniz bir başka benlik, bir başka Josef değil; daha yüce bir şey üretmektir. Bir yaratıcı üretmektir.
Sayfa 283 - Ayrıntı Yayınları, 4. BasımKitabı okudu
Reklam
Geri143
439 öğeden 431 ile 439 arasındakiler gösteriliyor.