Hayat, herkesin belli bir rol aldığı sahnedir.
- William Shakespeare
1. Giriş:
Bu yazı yalnızca kitap hakkında değildir. Shakespeare’in yaşadığı çağa, İngiltere’nin siyasi tarihine, eserin ilham kaynaklarına ve Shakespeare’e yöneltilen eleştirilere dair kapsayıcı bir yazıdır. Konu başlıklarına ayırma sebebim daha rahat okunabilmesi içindir.
"Dünlerim benimle birlikte yürüyor. Onlar adımlarını bana uyduran ve omzumun üzerinden beni izleyen gri yüzler."
Hayatının yükünü bütün ağırlığıyla sırtında taşıyan bir adamın hikayesi..
Kendini, kendine açmıştı. Dinleyici de konuşmacı da kendisiydi. Neyin nerede yanlış gittiğini, sorunun nerede başladığını çözmeye çalışıyordu. Bunun
“Dünyada iki tür insan vardır" derdi Yargıç Sullivan. "inanmaya meyilli olanlarla olmayanlar. Bu duruşma salonunda biz inanca değer veririz, neye inanılırsa inanılsın."
Suç ve ceza..
Insanlık tarihinde suç hep vardı. Yeryüzünde işlenen milyonlarca suç vardır herhalde. Ve bence her suç kendine özgüdür. Taraflar hep başka, koşullar, sebepler hep farklıdır.
Peki ya ceza? Cezanın alanı daha dar. Ya fiziksel bir yaptırımla cezalandırılırsınız, Ya da vicdanınız size en büyük yargıç olur.
Bir de şöyle düşünelim; bir suç işlediniz fakat bunun bir suç olduğunu vicdanınız kabul etmiyor, başınıza gelen tüm felaketlere, tüm yargılamalara karşın yaptığınızdan bir an bile pişmanlık duymuyorsunuz!
Işte Suç ve Ceza insanlığa yaşatılan haksızlığa dur demenin kitabıdır. Düzene sessiz kalamayan Raskolnikov'un baş kaldırılışının kitabıdır. Ve bu yüzden etkisi büyük, her dönemin kitabı olmayı başaran bir başyapıttır.
.
Bana bir yalan söyle, ama bu yalan senin olsun, senin uydurduğun bir şey olsun, alnından öpeyim! Kendine ait bir yalan, başkalarına ait gerçekleri tekrarlamaktan belki de daha iyidir.
Suç ve CezaFyodor Dostoyevski · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 2022159,7bin okunma
Osman Şahin'in ilk okuduğum kitabı ile sizlerleyim. Osman Şahin'in ismini okuma etkinliği sayesinde duymayan kalmadı sanırım. Bizleri bu değerli yazarla tanıştıran
“İnsan, öleceğini
bile bile
nasıl yaşar?
Ya çıldırır
ya da öleceğini
unutur…”
-
Nazım Hikmet Ran
Tolstoy, Tanrı ölmüş gibi davranan bir dünyayı acımasız bir ironiyle hicvettiği harika bir eser
İvan İlyiç'in Ölümü … Yüksek bir yargıç olan İvan, dünya telaşına kendisini kaptırmış bir karekter olarak çıkıyor karşımıza. Daha iyi, daha varsıl bir yaşam için türlü şeylere tevessül ediyor. Taa ki ölümün nefesini üzerinde hissedene kadar…
Ivan'a göre hayat, maddi mutluluk içinde "hoş bir biçimde akıp gitmesi" gereken bir şeydir. Ölüm akla dahi getirilmesine gerek olmayan bir olgu onun için. Mezuniyetinden beri taşıdığı ‘respice finem’ (sonunu hatırla) yazılı kösteğine rağmen.
Bir gün ansızın ölüm kapısını hiç de hissettirmeden çalıveryor. Başlarda önemsemese de bu durumu, hastalık zaman geçtikte esir alıyor İlyiç’i. O tarihten sonra bir hayat sorgulama süreci başlıyor. Ölümün biricikliği en derininden hissediliyor. Zira etrafında ölümler olsa dahi ölümü hiç de kendine yakıştıramayan bir karakter kendisi.
"Kay bir insandır, insanlar ölümlüdür, dolayısıyla Kay da ölümlüdür," ve "ölümlü" figürünü oldum olası kendinden uzak, "soyut bir terim" olarak düşündüğünü fark eder: "O, Kay değildi, sıradan bir insan da. Her zaman öteki insanlardan değişik, bam başka bir yaratıktı..."
Tolstoy’un onca sayfasında anlattığını Nazım bir kaç satırda aktarıveriyor bize:
İnsan öleceğini bile bile nasıl yaşar..?
Keyifli okumalar.. Kitapla kalın..
''Kişinin içinde yaşadığı topluma karşı duyduğu hoşnutsuzluğun neden olduğu daha iyi yaşam arzusudur ütopya.''*
Utopia, Thomas More'un kendi ''ideal devlet''ini oluşturduğu, içinde birçok tartışmalı konu barındıran, yeni bir türe ismini veren, önemli bir kitaptır. Utopia'da More, hem kendi
Bir gün bütün değer yargıları değişecek ve yargılananlar yargıç, eziyet edenler de suçlu sandalyesine oturacaklardır ve onlar o kadar utanacaklar, o kadar utanacaklardır ki utançlarının ve suçlarının ağırlığı yüzünden ayağa kalkamayacaklardır.
On Küçük Zenci yemeğe gitti,
Birinin lokması boğazına tıkandı. Kaldı dokuz.
Dokuz Küçük Zenci çok geç yattı,
Sabah biri uyanamadı. Kaldı sekiz.
Sekiz Küçük Zenci Devon'a gezmeye gitti.
Bir geri dönmedi. Kaldı yedi.
Yedi Küçük Zenci odun kırdı,
Biri baltayla kafasını yardı. Kaldı altı.
Altı Küçük Zenci kovanla oynadı,
Birini yabanarısı soktu. Kaldı beş.
Beş Küçük Zenci hukuka merak sardı,
Biri yargıç oldu. Kaldı dört.
Dört Küçük Zenci denize yüzmeye gitti,
Birini kırmızı balık yuttu. Kaldı üç.
Üç Küçük Zenci hayvanat bahçesine gitti,
Birini büyük bir ayı kaptı. Kaldı iki.
İki Küçük Zenci güneşte oturdu,
Birini güneş çarptı. Kaldı bir.
Bir Küçük Zenci yapayalnız kaldı,
Gidip kendini astı.
Ve kimse kalmadı...