27 Eylül de Anadolu' daki son otoritesini de yitirmek üzere olan İstanbul Hükümetinin arabulucu olarak atadığı Abdülkerim Paşa ile Mustafa Kemal gece boyunca telgraflaştılar. Abdülkerim Paşa Mustafa Kemal'in Selanik'ten eski bir arkadaşıydı ve bir derviş gibi konuşan, dürüst bir askerdi. Mustafa Kemal ile görüşmelerinde yarı-şaka, yarı-ciddi özel bir tasavvuf dili kullanıyordu. Mustafa Kemal ona 'Büyük Hazret' diye hitap ederken, Abdülkerim Paşa da 'Kutbü'l-aktap' (kutupların kutbu; dönemin en büyük din adamı) deyimini kullanıyordu. Ne var ki arabuluculuğu sonuç vermedi: Mustafa Kemal, Damat Ferit'in derhal istifası için ısrar etti.
Temel meselelerde cemiyet, gizemli ve güvenilir bir biçimde bilgi sahibidir. Lázár bir keresinde yarı şaka yarı ciddi, dedikodu kadar gerçek bir şey olmadığını söylemişti. Genellikle insanlar arasında sır olmuyor. Kısa dalgalar vasıtasıyla, birbirimizin en gizli saklı düşüncelerine kadar her şeyi öğreniyoruz. Sözler ve hareketler sa dece bu bilginin sonuçları. Bence böyle. İşte bu şekilde yaşıyorduk
Reklam
Seniha zoraki bir kahkaha ile güldü: Ooo, daima felsefe! Sen hiçbir zaman hayat adamı olamayacaksın, hiçbir zaman, zavallı Hakkı! Bunun üzerine genç adam acı acı gülümseyerek yarı ciddi, yarı şaka cevap verdi: Öyleyse ölüm adamı olurum.
Sayfa 164Kitabı okudu
Hava Kuvvetlerinin Savaştaki Gücüne Dair
Fairchild'ın çıkardığı sonuç şöyleydi: "Doğru noktalara isabet eden on yedi bomba tüm metropol bölgesini tümüyle elektriksiz bırakmasa da, enerji dağıtımını önleyecektir!" On yedi bomba! Klasik akla kalsa, tüm şehir bombalanacaktı - bunun üzerine dalga dalga maliyetli ve tehlikeli bombalama akınları eklenecekti. Fairchild'ın göstermek istediği şuydu: Koca bir kenti tek bir darbeyle etkisiz hâle getirmek için aklınızı ve Norden'in bombalama vizörünü kullanmak dururken, buna ne gerek var? Pape bana dedi ki: Kesinlikle tek başına bombacının ya da yalnız hava gücünün savaşı kazanacağına inanıyorlardı. Üstelik savaşı kazanarak, kara ordularının yıllarca çarpışıp durduğu ve insan öğüten siperlerde milyonlarca kişinin telef olduğu Birinci Dünya Savaşı'ndaki gibi bir kitlesel kırımı önleyeceklerini düşünüyorlardı. Donald Wilson'un neden yarı şaka yarı ciddi, Maxwell'de neler döndüğünü bilse Ordu'nun Bombacı Mafya ekibinin tamamını hapse tıkacağını söylediğini şimdi daha iyi anlayabilirsiniz. Bu adamlar Ordu'nun parçası oldukları hâlde, Ordu'nun geri kalanının geçersiz ve eskimiş olduğunu söylüyorlardı. Kanada sınırına, ağır toplar, tanklar ve akla gelebilecek her türlü silahla desteklenen yüzbinlerce asker yığabilirdiniz ama bombacılar bunların ve bütün konvansiyonel savunma hatlarının üzerinden uçarak geçer ve sınırdan yüzlerce kilometre uzakta özenle seçilmiş birkaç hava akınıyla düşmana ağır bir darbe vurabilirdi.
Sayfa 49
'Hocanım beğenmişsindir memleketimizi? Bizi tanıtın Batı'ya, sadece terör yok burada, mum söndü ayinleri de yapmıyoruz.' Sîtemkar gülüşmeler, yarı şaka yarı ciddi
Sayfa 362Kitabı okudu
İnsan bedeninin yaşam alevidir saçlar. Yaşam alevim azalıyor…
Dün gece yatağa girmeden önce saçlarımı, artık geriye ne kadarı kaldıysa, çözerken, yıllar önce Teyzelerimize verdiğim vaazlardan birini hatırladım. Kibir, kendini beğenmişlik ve gösterişi eleştiren bir vaazdı, çünkü ne kadar kınarsak kınayalım kibir ve gösteriş merakı yine de vardı insanlarda. "Hayat saç demek değildir" demiştim, yarı şaka yarı ciddi. Doğruydu bu, ama saçın hayat demek olduğu da doğruydu. İnsan bedeninin yaşam alevidir saçlar. Bu alev zayıfladıkça beden de küçülür, eriyip gider. Bir zamanlar tepemde topuz yapacak kadar bol saçım vardı, topuz yapmak moda olduğu zamanlar. Ama artık saçlarım Ardua Binası'nda yediğimiz yemekler gibi olmuştu: az ve zayıf. Yaşam alevim azalıyor, her ne kadar bu azalma etrafımdaki bazı insanların istediğinden daha yavaş, ama fark ettiklerinden daha hızlı oluyorsa da.
Sayfa 45
Reklam
-Sen hiç bir zaman hayat adamı olamayacaksın, hiç bir zaman, zavallı Hakkı! Bunun üzerine genç adam acı acı gülümseyerek yarı ciddi , yarı şaka cevap verdi: -Öyleyse ölüm adamı olurum.
Anahtar Deliği
Akşam, ya da sabahın sekizi -fark etmez- denizin üstünü de aşırıyorlar Odanın içini de, dış taraflarını da ağaçların Bir uçağı da şöyle bir yola koyuyorlar- elmacık kemikleri görünüyor dünyalıların Sanki bu olanlardan sonra iki ayakla gezdirebiliyor kendini Yani şu eskiden beri olan kendini, bombalar gibi atılan kalabalığa Ortalık - onu aldığın yere koy - içi görünen saatler gibi Yok biraz öyle, çünkü saatten bile anlatandır ellerine Yarı şaka, yarı ciddi.
Atatürk'ün zamanında 64.000 kişinin KAFATASı fişlenmişti!
1 Ağustos 1935 günü Sinan'ın Süleymaniye Camii'nin yanındaki mezarı Atatürk'ün direktifiyle Türk Tarih Kurumu'ndan bir heyetin huzurunda açılır. İskelet büyük oranda bozulmuştur (bazı gazetelerse sağlam çıktığını yazar). Kafatası yassı-geniş (brakisefal)çıkarsa 'Türk', uzun (dolikosefal) çıkarsa 'öteki'
“Ooo, daima felsefe! Sen hiçbir zaman hayat adamı olamayacaksın, hiçbir zaman, Zavallı Hakkı!” Bunun üzerine genç adam acı acı gülümseyerek yarı ciddi, yarı şaka cevap verdi: “Öyleyse ölüm adamı olurum?”
Sayfa 151
276 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.