''Freud'un bir incelemesini hatırlıyorum.Edna S.Histerik burun felci vakası.tavşan taklidi yapması rica edildiğinde bunu beceremiyordu..Bu olay çoğunlukla acımasız arkadaşlarının arasındayken onda büyük endişe yaratıyordu.'hadi Liebchen,bize nasıl tavşan taklidi yaptığını göster bakalım'sonra hiç utanıp sıkılmadan burun deliklerini
" Millet Tekel'in 45 derecelik rakısını hep birlikte ailecek içerken, senin 3 derecelik bozanı niye içsin, bu iş bitmiş Mevlut, bırak Allahaşkına!" diye takılırdı ona arkadaşı Ferhat yarı şaka yarı ciddi. " Bu milletin sarhoş olmak için artık senin bozana ihtiyacı yok. "
Reklam
Muasır zamana girememiş olmanın şaşkınlığı içinde yarı ciddi, yarı şaka tembel bir hayat !
Sayfa 140 - Dergah YayınlarıKitabı okudu
çok tanıdık.
Muasır zamana girememiş olmanın şaşkınlığı içinde yarı ciddi,yarı şaka, tembel bir hayat!
Sayfa 135 - Dergah YayınlarıKitabı okudu
Hakikaten buradaki hayat, asıl kapının dışında bir hayattı. Ve onu yaşayanlar, o şekilde, yani hiç içeriye girmeyi düşünmeden, yahut bir ayakları daima eşikte yaşıyorlardı. Hiçbir mesele yoktu ki eninde sonunda bir kaçış bir kurtulma vesilesi olmasın! Neden kaçarlardı, niçin kaçarlardı? Hiçbir mukavemetleri Yok muydu? Yoksa hakikaten her şeye yabancı her şeye kayıtsız mıydılar? Hayır, burada her şey biraz afyon biraz uyku ilacıydı. * Muasır zamana girememiş olmanın şaşkınlığı içinde yarı ciddi, yarı şaka, tembel bir hayat!
Sayfa 136Kitabı okudu
Zaman
"Gözlerine söyle, beni unutsunlar" dedi Be-Ce yarı şaka, yarı ciddi. "Sanmam" dedim. "Unutmazlar." "Hiçbir şeyi mi?" dedi. "Hiçbir şeyi" dedim, neden böyle direttiğimi bilmeden. "Halbuki göz de kalp gibidir" dedi Be-Ce. "Görmeyince unutur." MAHREM
Reklam
Elia, bana bir gün bir itirafta bulundu. "Çok garip " dedi."Yaşlılık yıllarımda sizlerle yakınlaştıktan sonra , Türkleri sevmeye başladım ben.Öyle ki Yunanistan bana daha yabancı artık." "Sebebini biliyorum." dedim. " Çünkü ben ve sana tanıştırdığım hiç kimse, o dediğin Türklere benzemiyoruz." Ve yarı şaka yarı ciddi ekledim. "Açık söylemek gerekirse, o Türklerden biz de tedirgin oluyoruz. Ama senin bu farklı Türkiye'yi tanımış olmana sevindim."
Sayfa 50
Sözlerinin netliği ve neredeyse neşeli tonu beni çok rahatlattı ve elimde olmadan onun o açık tavrını taklit edip yarı şaka yarı ciddi şöyle yanıt verdim: “Kuşkusuz devletin mahkemesi bu tip olayları benden daha sert değerlendiriyor; onun görevi genel ahlak kurallarını ve gelenekleri acımasızca korumaktır; bu da onun insanları affetmesini değil, yargılamasını gerektiriyor. Kaldı ki resmî kimliği olmayan ben, neden bir savcının rolünü üstleneyim ki: Ben savunmayı tercih ediyorum. İnsanları yargılamaktan değil, anlamaya çalışmaktan zevk alıyorum.”
277 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.