Ömrüm ömrüne emanet demiştin bana. Ve giderken yarım kalan ömrünü bırakmıştın hayatıma. Nasıl geçti günler? Yıllar nasıl aktı sensizliğe hiç bilmiyorum. Günüm unuttu aydınlık kavramını, gecemin yıldızları gittiğin yerlere kaydı. Ve seninle gelen ilkbaharım yerini sonbaharlara bırakırken hayat kulağıma fısıldadı: “Doğmanın bedeli ölmek ise sevdanın bedeli ayrılıktır çünkü her ayrılık bir parça ölüm taşır içinde…”
Mürekkep
Rica ediyorum, beni bir mürekkep yapın. Bilmem hangi kitabın, Bilmem kaçıncı sayfasında Ve kendisi için Kurumaya başladığım o anda, Hayat verdiğim o cümle, Birilerinin hayatını değiştirsin.
Reklam
352 syf.
·
Puan vermedi
·
17 günde okudu
Çok sıkıldım
Kitaba çok istekli başladım. Görünüşü ve arka kapağı çok ilgi çekiciydi. Kitapta Mevlana ve Şems-i Tebrizi'nin hayatlarına ve tanışmalarına yönelik hikaye tarzı bir anlatım olduğunu düşünerek başlamıştım. İlk birkaç sayfa o şekilde ilerledi fakat bu kısım, Mevlana ve Şemsin hayatları kısa sürede sona erdi. Daha kitabın başında ikisi de öldüyse kitapta ne var diye merak ederken geri kalan oldukça büyük kısmında Mevlana ve Şemsten alıntılar olduğunu gördüm. Kitabı sırf yarım bırakmamak için bitirdim. Alıntılar birbiri ile alakasız konulardaydı. Hiç bir bütünlük yoktu. Mevlana'nın ve Şemsin en beğenilen alıntıları gibi bir şeydi sanırım. Kitabı bu gözle okumak isterseniz belki istekli okunabilir. Güzel bir özet geçilmiş. Onun dışında kitabı tavsiye edemiyorum.
Aşk-ı Âlâ
Aşk-ı ÂlâŞems-i Tebrizi · Dokuz Yayınları · 2021316 okunma
Ana yüreği :))
Ondan sonra dişi kurt avlanırken sol çataldan uzak durdu. Çünkü biliyordu ki o yuvada yavrular vardı ve ayrıca vaşak, yırtıcı, sinirli bir hayvan ve korkunç bir savaşçıydı. Yarım düzine kurdun tüylerini kabartmış, tıslayan bir vaşağı bir ağaca doğru geri geri sürmesi iyiydi de tek başına bir kurdun vaşakla karşı karşıya kalması tamamen farklı bir şeydi. Hele de o vaşağın arkasında aç yavrular varsa. Ama Vahşi Hayat, Vahşi Hayattı. Annelik ise ister Vahşi Hayatta olsun, ister olmasın annelikti, yırtıcı bir korumacılıktı.
96 syf.
10/10 puan verdi
Her zaman sevdim bu kalemi, iyi ki bir Yusuf Atılgan geçti be edebiyatımızdan.. yarım kalmış bir hikayeymis ancak hiç de değil.. her şey yazılmış söylenmiş, Allah ömür verse belki daha neler çıkarmış kaleminden bilinmez ancak bu haliyle bile tamamlanmış. Selim in hırsları etrafında 1900- 1915 lerin başlarında Manisa'daki vaziyetin bir resmi çizilmiş. Osmanlı'nın son zamanları, mebuslar meclisi, İttihat ve Terakki, Yunan a karsi direnen çeteler, Kemal Paşa'nın devleti.. bu kavramlar bize yaşanmış bitmiş olaylar olarak anlatılıyor ya hep içinden geçip gözümüzle görmüyoruz. Işte burada içinden geçiyoruz, başımiza geliyor ve görünüyor ki bizler ne güler yaşadık neler gördük.. kolay olmadı hiçbir şey, fakirlik, kıtlık belki bilgisizlik. Yoksul bir halk ve savaş.. Kısacık bir kitapta o kadar dopdolu bir hikaye bırakmış ki bizlere, vay be demekten alamıyorum kendimi. Hani kısa ama öz derler ya öyle gibi işte..
Canistan
CanistanYusuf Atılgan · Can Yayınları · 20174 okunma
Bana sorarsanız tam bir mutluluk yoktur bu hayatta. Yani nasıl desem herkesin kendine göre bir derdi vardır. Kime sorsan hep bir şeyler yarım , hep bir şeyler eksiktir. Hani demiş ya adam, "Kiminin ekmeği bayattır, kimininse pırlantası ufak."Bana da sorsan yarım bir battaniye gibidir hayat. Üstüne çekersin ayakların üşür, ayaklarına çekersin kolların üşür. Ne tarafı çekersen çek, hep bir tarafın açıkta kalır. #yeşildeniz
Reklam
Geri199
1.000 öğeden 991 ile 1.000 arasındakiler gösteriliyor.