"Yarına kalmak değil, günüme kök salmak istiyorum" diyen bir yazar bile, bu dünyadan göçmeden önce alkış seslerini duymak sevdasında değilse, salmak istediği kökün, yarın çiçeklenip tohum vereceğini umar.
“İnsanoğlu, yarına kalmak için mücadele ederken, geçicilik içinde sürekli etrafındakileri "yenileyerek" akan ve kendisini ölüme sürükleyen zamana karşı durmaya çalışıyor.”
Şimdi bakıyorum dosyalar dolusu yarınki işlere. Hiçbigün işlerimi yetiştirememişim. Hergün bir ertesi güne, hergün yarına borçlu kalmışım. Aylaklığımdan değil bu; taşıyamayacağım denli çok yük yüklenmemden. Niçin bu denli çok yüklendiğimi düşündüm. Bilinçaltımdaki çok yaşama isteğimden olacak belki de ... Bugünkü işlerimi yetiştiremezsem, onları yarın yapmak zorunda kalacağım. Yapacak işi olan kişi de ölemez ki ... Yarınlara borçlu kalmak, borçluluğunu hep duymak, borcunu ödemeye, yani yaşamaya çalışmak, yaşamak zorunda olmak... Hiç ödenemeyecek, ödendikçe daha da artacak bir borç bu.
"Bilirim ki her sanat adamında klasik olmak kaygısı bulunmalıdır. Yarına kalmak için çalışmıyan, eserinin zamana dayanmasını istemiyen, büğün beğenilip yarın unutulmağa razı olan bir sanat adamından ne hayır umulur?"