Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Kemal Sayar
Kemal Sayar
: Vatan, ölülerimizle beraber yaşadığımız yer belki de. Yüzlerce neslin bir arada yaşadığı, nefes almaya devam ettiği bir yer. Bizden evvel giden insanlarla bizden sonra gelecek insanları buluşturan bir kap gibi; bize ait bir ruhaniyeti var. Bir kitapta okumuştum; "Yahudi'nin vatanı yoktur, Yahudi'nin vatanı Tevrat'tır," deniyordu. Onu bize uyarladığımız zaman, şöyle diyesim geliyor: "Anadolulu Müslüman Türk'ün vatanı ezan-ı şeriftir." Ezanın okunduğu yer bizim yurdumuzdur; Bosna da, Halep de, Kahire de...
Sayfa 150
Hiçbir Yer? Neresiyse...
Farklı yerlerde ve birbirinden çok farklı konumlardaki insanlar kendilerine “Neredeyiz?” diye soruyorlar. Soru coğrafyaya değil, tarihe yönelik. Bu yaşadığımız nedir? Nereye sürükleniyoruz? Yitirdiğimiz nedir? Gerçekleşebilir bir gelecek vizyonu olmadan yaşam nasıl sürdürülür? Tek bir insan ömrünü aşan tüm perspektifleri neden yitirdik? Bankada kabarık hesapları bulunan uzmanlar, yanıt veriyorlar: küreselleşme, postmodernizm, iletişim devrimi, ekonomik liberalizm. Bu totolojik terimlerle, sorunun içinden ustalıkla sıyrılıyorlar. “Neredeyiz?” kaygısına karşılık, uzmanlar mırıldanıyorlar: “Hiçbir yerde.”
Sayfa 18 - Kafekültür Yayıncılık, İstanbul, 2013Kitabı okudu
Reklam
Orkun'un Yayın Macerası ve Sonu: Orkun'da hiç aksamayan iki köşe vardı: "Orkun'dan Sesler" ve "Türkiye'nin Köy ve Kasabaları". Bunlardan birincisinde haftanın bazı haberleri çok defa mizahi bir üslupla ele alınıyor ve ayrıca 1944'e ait güldürücü hatıralara yer veriliyordu. Diğerinde çeşitli şehir,
... yaşadığımız dünyanın tüm acılarını yaşayarak gelişiriz. Bu konuda adalete yer yoktur, acı çekmekten ürkmeye ya da acı çekmeyi kazanım olarak nitelemeye de yer yoktur.
☆Orhan Pamuk - Kar☆
Öte yandan Orhan Pamuk’un da romanında vurguladığı gibi, yaşadığımız zamanda ve koşullarda kişisel “hüzün”lere, arayışlara, Ka’nın şiirlerindeki lirizme ayrılan yer kısıtlıdır. Globalleşen dünyada metinler giderek kendilerine dönük, üstmetinsel olmakta, metinler arası çatışmaların mekânlarına dönüşmektedir: Oysa başkalarının metinlerine, edebiyata ve geçmişe bakıp bunları yeniden yazarken sanatçının bir gözünün de çevresine dönük olması gerekir. Tersi durumlarda sanatçı sağlam olması gereken duruşunu ve “manzarayı” yitirebilir. Kar’da Ka’nın kendisine sunulan bütün kurmacaları çekici bulması ayaklarının sağlam basmamasına yol açar.
Sayfa 125 - Ağustos 2020 - Notos Kitap
Yaşayacak pek az zamanın kaldı. Bir dağdaymış gibi yaşa kalanını. Orada ya da burada yaşamanın hiçbir farkı yok. Yaşadığımız her yer dünya kentindedir. Varsın insanlar gelip doğaya uygun yaşayan gerçek insanı görsünler, incelesinler. Eğer ona dayanamazlarsa varsın öldürsünler. Zira ölüm, onlar gibi yaşamaktan çok daha iyidir.
Sayfa 106 - Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları
Reklam
Kısa bir an sessiz kaldım.Vatan kelimesi çoğu kişi için derin bir anlam ifade etmezdi belki.Üstünde yaşadığımız yer işte,diye geçiştirecek bir cevap verirdi birçoğu.Ama vatanı olmayan insanın,hayatı da olmuyordu.
Sayfa 302Kitabı okudu
Atsız başlangıçta dergiyle fiilen de meşgul oluyor ve yoruluyordu. 01 Ekim 1950'de Yılanlıoğlu'na yazdığı mektupta “Bu Orkun dergisi böyle giderse benim imanımı gevretecek. Bir tashîh memuru tuttuk ama daha iş kıvamına girmedi." demektedir (Hacaloğlu 2013: 43). Yine Yılanlıoğlu'na yazdığı 11 Ocak 1951 tarihli bir mektubunda ise
Korktuğumuz olayları meydana getiren şey bu konudaki endişelerimizdir
Buna beşeri tabiati göz önüne alarak baktığımızda , bu kısır döngüden çıkmanın hiç de kolay olmadığını görürüz. Zira stres hormonlarının aktive edil-mesi sağlıklı düşünebilme yetisini kısıtlamaktadır. Problemlerin çözümü ile ilgili tüm bilgi ve düşünceler ön beyinde değerlendirilir. Mantık ve sağduyu da beynin bu bölümünde yer alır. Refleks tipi aktiviteler için ise, arka beyin mesuldür. Stres hormonlar acil bir durumda çok çabuk görev yapabilmek için, ön beyine giden damarları sıkıştırır. Böylece artık mantıklı düşünemeyiz. Bunun da ötesinde, bilinçli hareket merkezimiz de bastırılmıştır Bu şu anlama gelir; Yaşadığımız stres, zekâmizin kısıtlanmasına, ve bilinçli algılarımızla bir azalma olmasina neden olur.
Çünkü yaşamımız, yaşadığımız yer(lerin) ve yaşadıklarımızın bir resmidir.
Reklam
Sende sorma! Oradayım...
Hayatın bir döneminde farkına varmadan kendi ayaklarımızla düştüğümüz ecel gibi bir yer var. Ne ileri gidebildiğimiz ne geri dönebildiğimiz bir yer orası; kocaman bir boşluktan ibaret. Yaşamak için de, ölmek için de geç kaldığımız yer. Zamanın hükmünü yitirdiği bir durağanlık. Birbirine çok benzeyen sokaklarda yön duygusunu yitirince yaşadığımız kaybolma hissi. Bomboş, sessiz, her yere uzak. Her yere, insanın kendi varlığına bile uzak. Bir rüyada konuşmak, bağırmak için ağzını açtığında sesinin çıkmaması hali. Adımların gitgide ağırlaştığı yer. Oraya gelince -savrulunca mı demeliyim- neden sorusunun bir hükmü kalmıyor. Sen de sorma! Oradayım.
Dünya bizim için güvenli bir yer değil. Bazı kartograflar gelip kendi gördükleri şekliyle dünyanın haritasını çıkarmışlar. O haritada bize isimlerimizi yazacak bir yer bırakmamışlar. Ama işte buradayız, bu dünyadayız, bizi istemeyen bir dünyada, bizi asla sevmeyecek bir dünyada, bol bol yer olduğu halde bizim için bir alan açmaktansa bizi yok etmeyi tercih edecek bir dünyada. Bu dünyada bize yer yok çünkü sürgünden başka şansımızın olmadığına çoktan karar verilmiş. Bu kelimenin tanımını okuyordum ve bu kelimenin içimde yaşamasını istemiyorum. Ana babamız bizi istediği için bu dünyaya geldik. Bunun üzerine düşündüm ve bizi bu dünyaya en saf nedenlerle getirdiklerine yürekten inanıyorum. Ama bizi ne kadar severlerse sevsinler sevgileri dünyayı bizi kabul etmeye bir santim dahi yaklaştırmayacak. Dünya aptal, kötü, zalim, acımasız ve çirkin insanlarla dolu. Bence yaşadığımız dünyada gerçek denen bir şey var ama bu gerçeğin ne olduğunu hiç bilmiyorum. Ve canlarının istediğinden nefret etmekte sakınca görmeyen bir sürü pislik var.
Sayfa 130Kitabı okudu
Yaşamın Anlamı
"Yaşadığımız hayata bir anlam bulmak konusundaki acınası çabamızın bizi canımızı feda etmeye götürmesinden daha zavallı bir durum düşünemiyorum. Bazılarına göre hayat, uğruna öleceğin bir şey varsa anlamlıdır. Ne kadar şiirsel! Peki uğruna öleceğin şeyin anlamını belirleyen şey ne? Onu da buldun diyelim, onu anlamlı kılan şey ne? Bu şekilde bir döngüye girersin ve sonunda varacağın yer anlamsızlıktır."
Bu halet-i ruhiyede yılgınlık ve yeise yer yok, insan elindeki imkânları Rıza-i İlahîye ulaşmak ve daha soylu bir hayat sürmek için seferber etmek zorundadır. Bir ödev ahlâkı ve bir sorumluluk bilinciyle yaşamak. Üzerinde yaşadığımız mübarek toprağın ve altında nefes alıp verdiğimiz mübarek gökyüzünün bize yüklediği emanet şuurunun farkında olmak. Böylece insan, anlamdan boşaltılmış bir kâinatı yeniden ışıklandırabilir ve kozmik yalnızlığından kurtularak, 'Allah bes, bâkî heves' dediği bir birlik düşüncesine ulaşabilir.
Sayfa 9 - Turkuvaz kitapKitabı okuyor
Organlarımız bizim bir katkımız olmaksızın çalışır. Bu esnada yaşadığımız yer vücudumuz değil, beynimizdir. Okuruz, düşünürüz, hayal kurarız, başka dünyalara gideriz. Vücudumuz dışında her yerde bulunuruz. Vücudumuzun bu inkarı, kendimize uzanan yolda karşımıza çıkan en büyük engeldir. Ancak hastalık ve acı onu yeniden hatırlamamıza neden olur. Istırabın anlamı da işte burada yatar.
Sayfa 368 - Yurt KitapKitabı okudu
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.