Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Nelson Rockefeller'in ABD başkanına yazdığı mektuptaki gibi"Türkiye oltaya yakalanmış balıktır ve yeme gereksinimi yoktur"denilebilir mi belki eskiden öyleydi. Türkiye olta iğnesinden uzun yıllar çırpındıktan sonra şimdilerde karaya fırlatırmış ,oradan yakalandığı için derin WEB'in yani örümcek ağının içinde zar zor soluklanarak yaşam kavgası verirken üstüne çullanan her türlü sürüngenin ve orta zamanında gölgesinin en küçük hücresine denk yerleştirilmiş bakterilerin saldırısıyla baş etmeye çalışıyordu.
Türk Efsaneleri
Türk Efsaneleri Kim demiş Türkler denizci bir ulus değil diye! İnsanlığın ikinci atası Nuh Türk olup insanlığı gemisi ile Anadolu'da kurtardı. Son Türk efsanesini canlı ölüler ibreti ile mahşer tufanı efsanesi olarak yaşıyoruz. Yaşananlar yaşandı, yaşanacaklar yaşanacak. Yaşadıklarınıza bir anlam veremiyorsanız, ilmi bir mana ile
Reklam
Önceki günden beri, yaşam hepimize daha ağır ge­liyor. Mutluluğu görür gibi olduk ama avuçlarımızdan sıyrılıp kaçtı. Yeniden insan olabilmek için çok basit bir şey gerektiğini anladık. Ama bu şey bir türlü gerçek­leşmiyor, biz yeniden hayvana dönüyorduk. Görünme­yen, adını bilmediğim bir gücün oyuncağıydık, bu güç kör mü, duygusuz mu, yoksa tam tersine bilinçli ve kur­naz mı? Önceki günden beri bunu çok düşündüm; bir alınyazısı diyordum bu güce, bir Şeytan, bir Tanrı. Bu güç evreni yönetiyor, düşündüklerini gerçekleştirmek için -kimbilir neydi düşündükleri- sırasıyla, bir barış­tan yararlanıyordu, bir savaştan. Bugün sıra savaştaydı, barışseverlerin vay haline! Düşündükçe kendime daha çok soru soruyorum. Kör ya da bilinçli, evet ama ger­çekten çok güçlü mü? Güçlüyse ona nasıl karşı koyarız? Onunla yararlı bir anlaşmaya varıp direnmeden kade­rimize boyun eğsek, bütün bedenimiz ve ruhumuzla savaşsak, böylece de elimizden geldiğince düşündükle­rinin gerçekleşmesine yardım etsek daha iyi değil mi? Ama çok güçlü değilse, ona direnmek, yüreğimizi dol­ duranlara çok daha uyan kendi görüşlerimizi gerçek­leştirmek, yeryüzünde doğanın, insanoğlunun üstün­lüğünü sağlamak doğru olmaz mı? Boyun eğmek mi, direnmek mi? Kafam, bir yanıt bulamadan bu iki soru karşısında bocalıyor, oysa mutluluk ve başarı, yapılacak bu seçime bağlı.
Onur söz konusu olduğunda, tüm Farklılıklarına karşın, herkesin başvurabileceği en yüksek yargı makamı fiziksel şiddetdir, yani hayvanlıktır. Çünkü her kabalık, zihinsel güçlerle ya da ahlaki hukukla yapılan kavgayı yetersiz sayıp, onların yerine fiziksel kuvvetlerin kavgasını geçirmek aslında bir hayvanlıktır; ki bu fiziksel kuvvetlerin kavgası, Franklin’in “alet yapan hayvan” diye tanımladığı insan türünde, kendisine özgü silahlarla, düelloda gerçekleştirilir ve itiraz edilemez bir kararı vardır. Bu temel düzenleyici ilki, bilindiği gibi tek bir sözcükle, olmayan akıl deyimine benzer bir biçimde ve bu deyim gibi ironik olarak, yumruk hukuku deyimi ile tanımlanır: buna göre şovalye onuruna yumruk onuru denmesi gerekir.
“Yaşam boyu üç şeyin özlemini çektim: bir küçük ev, iyi bir eş, bir saksı fesleğen. Hiçbirine sahip olamadım,” diyen ünlü komu­tan kimdi? Aslında yaşam ne kadar basit, sevgilim, mutlu ol­mak için insana ne kadar az şey gerekli!
Yürek değil, sonsuz yaşam değil onları ilgilendiren, işkembe.
Reklam
200 syf.
9/10 puan verdi
Deli Kurt
Deli Kurt / Hüseyin Nihal Atsız Yazıma kitap ile ilgili düşüncelerimden önce yazarımızdan kısaca bahsederek başlamak istiyorum. Hüseyin Nihal Atsız'ı Deli Kurt ile tanıma şansı buldum açıkçası daha önce yazarın adını duymamıştım fakat kitabı okumadan önce yaptığım araştırma sonucu Türkçülük akımı denildiğinde ilk akla gelen kişi / yazar
Deli Kurt
Deli KurtHüseyin Nihal Atsız · Ötüken Neşriyat · 202115,6bin okunma
Homo sapienslerin ilk temsilcilerinden ayırt etmek çok zordur. Ara formlar her zaman oldu; bu da insan evriminin en güçlü kanıtıdır. Böylece bir devir kapanırken Homo sapiens adı verilen yepyeni bir insan türünün dönemi başlıyordu. Gerekli besin kaynaklarının aranması, daha iyi yaşam koşullarına kavuşmak uğruna geliştirilen araç ve gereçler, verimli bir av için en etkin silahların ve stratejilerin belirlenmesi, olumsuz iklim koşullan karşısında sürdürülen mücadele gibi sonu gelmeyen bir yaşam kavgası yeni bir insan türünün ortaya çıkmasına olanak verdi.
Sayfa 117Kitabı okudu
479 syf.
·
Puan vermedi
·
8 günde okudu
“Tehlikeli oyunlar oynamak istiyor insan; bir yandan da kılına zarar gelsin istemiyor.” Hikmet Benol’un hayatının içindeki oyunlarla ve oyunların içindeki hayatıyla uzun zamandır ertelediğim
Oğuz Atay
Oğuz Atay
okumalarına başlamış oldum. Poyraz Karayel’de Poyraz’ın ağzından duyduğumuz şiirsel cümlelerin çok ötesinde bir kitapla karşılaştığımı söylemeliyim. Hikmet Benol’un yalnızlığı, iç savaşları, yaşam kavgası Oğuz Atay’ın kaleminden bir bilinç akışı şeklinde dökülmüş. Baştan sona devam eden bir hikaye yok, onun yerine kopuk kopuk sorgulamalar, iç kavgalar, hesaplaşmalar var. Okuru sarsıyor, savuruyor. Açıkçası okurken zorlandım, çok sefer yarıda bırakmak istedim ama çok da etkilendim. “Hayır, kelimeler aldatıcıydı; kelimeler, bizi gerçeklerden uzaklaştıran küçük tuzaklardı.” “Benim gibi korkakları, rüyalarında bile rahat bırakmıyorlar albayım.” Keyifli okumalar diliyorum.
Tehlikeli Oyunlar
Tehlikeli OyunlarOğuz Atay · İletişim Yayıncılık · 202231bin okunma
"Uyan artık uykudan, uyan esirler dünyası! Zulme karşı kinimiz var, bu yaşam ölüm kavgası!"
Reklam
Aşkın Şaircesi I
Aşksız ve paramparçaydı yaşam, Bir inancın yüceliğinde buldum seni, Bir kavganın güzelliğinde sevdim. Bitmedi daha sürüyor o kavga ve sürecek Yeryüzü aşkın yüzü oluncaya dek! Dünya ;aşk olmayınca,yaşanılmaz bir yer. Ne zaman ki aşkın rengine boyanacak yeniden,işte o zaman yaşanılır olacak.Aşkla boyamak için dünyayı mücadeleyi bırakmıyor şair,belli ki ölene kadar da devam etti kavgası.
Sayfa 37 - Telmih Kitap
İster bizim kentimiz, ister dünyanın herhangi bir kenti olsun! Burası da içeriyor her şeyi. Doğanları. Ölenleri. Öldürenleri. Yaşam kavgası verenleri.
Öngörüm
Öncelikle belirtmek isterim ki yanılıyor olmayı ve ileride ben demiştim dememeyi, ya da birilerinin bir zamanlar biri bunları tahmin etmişti dememesini çok istiyorum. Yıllardan beri süren savaşlar, zulümler, pandemi, starlink uyduları aşılar ve daha bir çok şey ile amaçlanan; yeni dünya düzeni. Yani tek Dünya devleti, tek elden yönetim ve tabii ki şer elden yönetim. Eğer başarabilirlerse sonrası büyük çapta nüfus planlaması yani nüfusun bir şekilde amaçlanan sayıya düşürülmesi. Hastalıksız ve kusursuz insan ırkı. Devamında asiller ve kölelerden oluşan yeni bir yaşam tarzı.. Tabii ki işin içinde dünyanın kendi kaderini yaşıyor olması da var. Dikkatle bakıldığında hem insan ırkı hem de hayvanlarda çok net görülebilecek değişiklikler var. Boyut atlıyoruz. Dünya'nın düzeni degişmezse bile doğası yavaş yavaş değişecek ve bambaşka bir hal alacak. Bu aslında iyi bir şey ama kötüye kullanma çabaları hat safhada .. Şu anda insanlığın çektiği sancı doğum sancısı. Hem küreselciler ve ulusalcarın kavgası, hem de küreselcilerin kendi aralarında yaptığı taht kavgası. Tabii ki olan bize oluyor. Dilerim bu planların hiçbiri tutmaz,gerçekleşmez ve her şey doğal döngüsünde evrilip güzelleşir... Saçmaladığımı düşünebilirsiniz ama benim saçmalamam da sizin saçmaladığımı düşünmeniz de özgürlük sonuçta... Kays Mahfi
Karşımda ufak bir tepe var. Tepenin üzerinde birkaç ağaç. Karanlıkta onlar daha koyu birer gölge. Gerileri aydınlık. Tepenin diğer yamacındaki aydınlatılmış yapılardan, gökyüzüne yükselen bir aydınlık. Ama benim o yapıları düşünmeme gerek yok. Yalnızca karanlıkta ağaçları belirli kılan bu hafif aydınlığı görürken yuvarlak yeryüzünde, bu büyük kentin son evine gelir gibiyim. Yuvarlak tepenin gerisi bir dünya işte. İster bizim kentimiz, ister dünyanın herhangi bir kenti olsun! Burası da içeriyor herşeyi. Doğanları. Ölenleri. Öldürenleri. Yaşam kavgası verenleri.
Cangıl gerçek bir mezarlıktı, inatçı bir yaşam kavgası ile derin bir yok oluşun karışımı. Nereye baksanız, yosun kaplı kökler, devrilmiş ağaçlar görüyor, abartılı bir hayatın son çırpınışlarına benzer çürümüş kokular duyuyordunuz. Ormanda yürümek bu sonsuz can çekişmede, kokular melankolisinde, yosun ve su birikintilerinin kırgınlığında ilerlemek gibiydi..
Sayfa 189 - Doğan KitapKitabı okudu
814 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.