Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Epiktetos'un dediği gibi, "Tanrı insanı getirdi ki eserlerinin seyircisi olsun. Sadece seyircisi değil, yorumcusu olsun." Platon da insan mevcudiyetinin anlamının, bilincimizi geliştirmek ve onun dünyevi bağlarından özgürleşerek ilahi gerçekliği algılaması olduğunu düşünmüştür. Büyük biyolog ve pragmatist Aristo bile insan varlığının nihai amacının tanrıyı seyretmek olduğuna inanıyordu.
Kapitalizmin büyük düşünürü Adam Smith, Theory of Moral Sentiments (Ahlaki Duygular Kuramı) adlı eserinde çoğu kişi için dilenci ya da sokak serserisi gibi görünmenin "ölümden beter" bir kader olduğunu yazar. Başkalarının gözünde başarısızlık örneği olmaktan dehşetli korkarız. Böylece, yabancıların onayı peşinde yaşamlarımızı olabildiğince zengin, parlak, başarılı görünmeye hasrederiz. İktisatçı Tim Jackson'ın sözleriyle: "Olmayan paramızı bizim için bir önemi olmayan insanlar üzerinde kalıcı olmayan izlenimler yaratmak üzere ihtiyacımız olmayan şeylere harcıyoruz."
Reklam
Sokrates Atina sokaklarında dolaşır, hemşerileriyle felsefi diyaloglara girer, onları ruhlarına bakmaya zorlardı. Ölümünün ardından Platon demokrasi ve hemşerilerine duyduğu inancı yitirmiş görünür. "Felsefe" diye yazar, "sıradan insanlar arasında imkansızdır." Demokratik devletin yozlaşmışlığını gören filozoflar "çenelerini tutmalıdır... dünyanın geri kalanının hata dolu olduğunu görür, kendilerini bu hayatta kötülük ve yanlıştan uzak tutmakla yetinir, günü geldiğinde de dinginlik ve umut içinde dünyadan ayrılırlar." Felsefe ruhsal gerçekleşmeye doğru bireysel bir yolculuk, çağdaş toplumun yoz değerlerinden kişisel bir bağımsızlık ilanı haline geliyor; kişisel mistisizm ya da bireysel gelişime dönüşüyor.
Aristo'nun sözleriyle: "Bir konuda ancak o konunun elverdiği kadar kesinlik aramak eğitimli insanın işaretidir."
Vanier, Yunan felsefesinin -sadece Aristo değil, hemen hemen tüm Yunan felsefesinin- kusursuz akılcılık ve tam bir kendine yeterlik idealine yöneldiğini belirtti. Dostluk ve siyasi katılımın toplumsal erdemleri üzerinde önemle duran Aristo bile pek kimseye ihtiyaç duymayan bir "yüce ruhlu adam," bir tür Süpermen ideali ortaya atar. Stoacılar da hiç kuşkusuz akılcılığın yıkılmaz kalesi gibi bir bilgelik modeli ortaya atmıştı. Bu idealin değer taşıyan bir yanı yok değil; yetişkinler olarak kendi ayaklarımız üzerinde durmayı, özerk olmayı ve ihtiyaç duyduğumuzu sandığımız şeylere aslında hiç de ihtiyacımızın olmadığı bilincine varmamız, bunu öğrenmemiz gerekiyor. Ancak fazlasıyla bağımsız olabilir, aşırı bir özerklik ve incinmezlik peşinde koşabilir, sonunda da kendimizi yalnız ve başkalarından kopmuş bulabiliriz. Vanier yalnızlığın zamanımızın büyük hastalığı olduğunu yazmış -bu da kısmen hepimizin kusurlu, hatalı, yaralı varlıklar olduğumuzun kabulünden utanç duymamızdan geliyor.
Platon, zihnimizde akılcı ve duygusal sistemler olduğunu, çoğunlukla da usdışı sistemin işbaşında bulunduğunu vurguluyordu. Aristo da öyle; ruhumuzun usdışı yanının akılcı yanına "direnip onunla çatıştığını," böylece aklımız bir yöne gitmek isterken usdışı yanımızın bizi başka bir yöne çektiğini söylüyordu. Epiktetos, insanın çoğu hareketinin tümden otomatik olduğu görüşündeydi. Öğrencilerine, "Bizler rastgele ve aceleciyiz... bir izlenimle dikkatim çekildiği gibi hemen ona tepki veririm" diyordu. Takipçilerinden herhalde daha iyimser olan Sokrates'in kendisi bile çoğu insanın yaptıklarının nedenini durup kendilerine sormadan ömür boyu uyurgezer gibi yaşadığını vurguluyordu. Yunanlılar ham halinde insan doğası üzerine gayet kötümserdi. Fakat insanın tepkilerinde daha akılcı, daha bilinçli ve felsefı olmaya eğitilebileceği konusunda ihtiyatlı bir iyimserliği de dile getirmekteydiler.
Reklam
Tuhaf davranışlarım arkadaşlarımı uzaklaştırırken eleştirileri üzerime çekiyor, bu da dünyanın acımasız ve adaletsiz bir yer olduğu inancımı pekiştiriyordu.
"İnsanları sarsan olaylar değil, onlara ilişkin görüşleridir."
Montaigne haklı: Bizler sandığımızdan daha zenginiz. Ama nasıl bir güç taşıdığımızı unutmuş, gidip bunun için dışarıya el açıyoruz.
kendimize neyin elimizde olduğu, neyin olmadığını hatırlatarak çaresizlik ve umutsuzluk hislerimizi aşabiliriz.
Reklam
"Tanrım, bana değiştiremeyeceğim şeyleri kabul etme dinginliği, değiştirebileceklerimi değiştirme gücü ve bu ikisini birbirinden ayırt etme bilgeliği ver."
İnsanları sarsan olaylar değil, onlara ilişkin görüşleridir.
Kontrolümüz dışında kalanla deliye dönmek yerine kontrol edebileceğimize odaklanarak düşüncelerimizi en kötü şartlarda yönlendirebiliriz.
“ Özgür iradenizin hırsızı yoktur. “ ~ Epiktetos
“ Bir zorluk ile karşılaştığınızda tanrının sizi bir güreş hocası gibi zorlu bir genç adamla eşleştirdiğini hatırlayın. ‘ Ne için ? ‘ diye sorabilirsiniz. Ne için mi, bir olimpiyat fatihi olasınız diye. “ ~ Epiktetos
83 öğeden 16 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.