Platon, zihnimizde akılcı ve duygusal sistemler olduğunu, çoğunlukla da usdışı sistemin işbaşında bulunduğunu vurguluyordu. Aristo da öyle; ruhumuzun usdışı yanının akılcı yanına "direnip onunla çatıştığını," böylece aklımız bir yöne gitmek isterken usdışı yanımızın bizi başka bir yöne çektiğini söylüyordu. Epiktetos, insanın çoğu hareketinin tümden otomatik olduğu görüşündeydi. Öğrencilerine, "Bizler rastgele ve aceleciyiz... bir izlenimle dikkatim çekildiği gibi hemen ona tepki veririm" diyordu. Takipçilerinden herhalde daha iyimser olan Sokrates'in kendisi bile çoğu insanın yaptıklarının nedenini durup kendilerine sormadan ömür boyu uyurgezer gibi yaşadığını vurguluyordu. Yunanlılar ham halinde insan doğası üzerine gayet kötümserdi. Fakat insanın tepkilerinde daha akılcı, daha bilinçli ve felsefı olmaya eğitilebileceği konusunda ihtiyatlı bir iyimserliği de dile getirmekteydiler.
Tuhaf davranışlarım arkadaşlarımı uzaklaştırırken eleştirileri üzerime çekiyor, bu da dünyanın acımasız ve adaletsiz bir yer olduğu inancımı pekiştiriyordu.
"Tanrım, bana değiştiremeyeceğim şeyleri kabul etme dinginliği, değiştirebileceklerimi değiştirme gücü ve bu ikisini birbirinden ayırt etme bilgeliği ver."
“ Bir zorluk ile karşılaştığınızda tanrının sizi bir güreş hocası gibi zorlu bir genç adamla eşleştirdiğini hatırlayın. ‘ Ne için ? ‘ diye sorabilirsiniz. Ne için mi, bir olimpiyat fatihi olasınız diye. “ ~ Epiktetos