Sarah J. Maas’ın en sevdiğim özelliklerinden biri güçlü kadın karakterler kaleme alması. Ayrıca böyle iddialı ve hoppa kadınları da oldukça seviyorum, bu yüzden Bryce benim için tam olarak ‘’On Numara Bryce’’tı. :)
.
.
Bence yazarın kaleminin en bilinen özelliği karakterler arasında sıkça geçiş yapması, olayları detaylı ve iç içe işlemesi. Cam Şato’yu okurken sürekli karakterler arası geçişler, olayların fazla uzaması beni biraz sıkmıştı ama bu kitap 853 sayfa olmasına rağmen bu durumu hiç yaşamadım. Yine olaylar uzundu, detaylara yer verilmiş ve iç içe bir olay örgüsü vardı ama benim için oldukça akıcı ve keyifli bir maratondu. Belki de yazarın önceki kitaplarıyla bir geçmişim olması yazarın dili ve olayları ele alışına aşina olmamı sağladı. Okurken geçen hiç bir konunun çöpe atılmayacağını ve bir şekilde karşımıza sunulacağını bilerek her bir detayı dikkatle okudum. Belki yazarla ilk defa bu kitapla tanışmış olsaydım bende ‘’gereksiz uzun, olay 400 sayfada verilirdi’’ derdim ama ben kitabı oldukça beğendim. Eğer basit üslupla yazılmış, ilk 100 sayfa da sonunu tahmin edebileceğiniz kitapları okumayı seviyorsanız bence başlamayın. Fakat bir kitaptan beklentiniz kalabalık evren, kaliteli bir betimleme ve güçlü bir kurguysa seveceğinizi düşünüyorum.
.
.
Şu an kitapla ilgili en büyük soru işaretim Jesiba ve Aidas ile ilgili. Hadi Jesiba neyse de ben kedicik Aidas’ı baya bi sevdim, nolur kötü biri olmasın…
.
.
Ayrıca çevirmenle alakalı ciddi sıkıntılar olduğunu düşünüyorum, bazı kelimeler o kadar anlaşılması güç ve karışıktı ki bir kaç kez okuyup ne demek istediğini tahmin etmem gerekti.