Hiçbir sanat, gerçeğin kendisiyle yarışamaz. Yaşasın gerçeklik!
(S: 14) Başlarken
İki kıtap arası dınlnmek için okunası küçük ama, dolu dolu bir kıtap bildiğiniz Stefan Zweig eserini keyıfke okudum..
Paris'in nehir gibi akan kalabalığına karıştığında kentin ona nasıl sürprizlerle yanıt vereceğinden habersiz görünüyor. Sherlock Holmes bakışıyla insan portrelerini çıkarırken birden gözleyen ile gözlenenin, av ile avcının, öğreten ile öğrenenin yer değiştirdiği baş döndürücü bir çalkantı içinde buluyor kendini. Ya da tam tersi, bu kez Viyana Prater'de, durağan ve süslü yaşamından gündelik yaşamın sıradanlığına kaçan bir kahramanda özgür aşkı, toplumun kaygısız doğasını hatırlayışı okuyoruz. Bir Zanaatla Beklenmedik Karşılaşma ve Prater'de İlkbahar, Zweig'ın en küçük ilişkilerin içine nüfuz eden, en sıradanın içindeki zenginliği gören gözlem yeteneğine çarpıcı iki örnek, sunuyor mokura bu incecik kitabımız,
İlk aşkını düşündü yine, fakat kırık bir kalple, hatırlamak istemediği bir şey olarak değil, aksine bir kez daha yaşamayı arzu ettiği bir yazgı gibi, karşılığında para almadığı, bedenini satmadığı bir aşka dokunur gibi
(S: 50) Sona doğru giderken
Buyurun efendim #OKUYUN