Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Alışveriş
Keşfet
Kitaplar
Yazarlar
Okurlar
1000Kitap Android UygulamasıÜCRETSİZ – Google Play'den indirin
1000Kitap iOS UygulamasıÜCRETSİZ – App Store'dan alın
ŞartlarGizlilikTopluluk KurallarıHakkımızdaReklam VerinİletişimKütüphanecilerDizinlerÇerez Politikası
©2024 · 1000Kitap Web Uygulaması · 2.36.27
Yase
Yase
@yasece
Çocuk Gelişimci
342 okur puanı
Ağustos 2017 tarihinde katıldı
Şu anda okuduğu kitaplar
Okuma Hedefleri
Kendini yeniden keşfetmek,
Bağlanma stilinizi çözmek,
İlişkideki çıkmazların farkına varmak,
Romantik ilişkilerde bağlanma stilinin etkilerine hakim olmak,
Aşka bilimsel bir gözle bakmak ve
Daha fazlası için bu kitabı mutlaka okumalısınız!!
"Yok, ben kişisel gelişim okuyamam" falan modundan da kesinlikle uzak durun,
bilimsel bir gerçekliğe dayanan ve bunu sade bir dille bizlere aktarmayı başaran bu başucu kitabına bir şans verin.
Pişman olmayacaksınız!
Kendi adıma, Bowlby'nin Bağlanma Teorisi'ne ve bağlanma stillerinin yaşam boyu etkileyen bir parametre olduğu konusuna teorisi hakkında mesleğim dolayısıyla bilgi sahibiydim. Ancak bu kitap sayesinde kendimi, çevremi ve deneyimlerimi yeniden keşfetmiş ve bundan sonraki hayatım için de yeni bir yol çizmiş gibi hissediyorum.
Bir kitap okudum ve hayatım değişti diyebilecek miyim diye de merak etmiyor değilim. Oldukça iddialı bir yorum olduğunun farkındayım ama tamamen gerçeği yansıtıyor.
Kaçıngan bağlanan ve nerede yanlış yapıyorum veya neden karşımdakini anlamıyorum benzeri sorularıma adeta ilaç olan bu kitabı okuyuuuun!!!!
Bir kitabı kalbimi çaldığı için suçlayabilir miyim? Çünkü suçlamak istiyorum da.
Elimden bırakıp da bitirmeden uyuyamadım bu kitap yüzünden
Peki bu kitapta neler mi var?
Küçük kasaba hikayesi
Gücünün farkında olmayan güçlü bir kadın
Hayran bırakacak erkek karakter
Travmatik geçmiş öyküleri
Tek oturuşta bitebilecek akıcılık
İki kitapsever
Uzun zamandır okumak istediğim eserlerden biriydi ve şimdi de iyi ki okumuşum dediklerim arasına eklendi.
Kelebek Zihinli Çocuk, DEHB (Dikkat Eksikligi ve Hiperaktivite Bozukluğu) olan Jamie ve mükemmel (!) çocuk Elin'in hikayesini anlatıyor. Bir bölüm Elin, bir bölüm Jamie'nin aktarımı ile yazılmış. Çocukların gözü ile hikayeye dahil olmamız harika bir detay bence
Her ikisi de boşanmış ailelerin çocukları ve her ikisi de bundan kendini sorumlu tutuyor. Jamie daha "normal" olursa, Elin ise "mükemmel" olursa her şeyin düzeleceğine inanıyor. Bu arayışlar sırasında yolları kesişen ikili birbirlerinin hayatında umulmadık bir yer ediniyorlar. Onlarla beraber hem öfkelendim, hem üzüldüm hem de mutlu oldum. Her ne yaşandıysa yazarın kalemi sayesinde adeta gözümün önünde yaşanıyormuş gibi hissettim ve kalbime dokunan bir kitap oldu. En çok da Jamie'yi sevdim. Bunca zorluğun arasında o bitmek tükenmek bilmeyen umudunu, hevesini ve neşesini sevdim.
Hayat bazılarımız için adil değil, adil olmamasının nedeni farklılıklarımızdan ziyade çevremizde bu farklılıklara saygı duymayan kişilerin varlığı bence. Farkındalık kazanmak adına bu tür eserlerin okunmasını çok önemsiyorum. İçimdeki Müzik, Kiraz Ağacı ile Aramızdaki Mesafe ve Petey gibi kitapları siz de seviyorsunuz mutlaka okuyun derim. Jamie ve Elin ile tanışmak size iyi gelecek!!!
Okur Takip Önerileri
Kitabın son sayfasını kapattığınızda kendinize bir süre gelemeyeceğinizi garanti ediyorum.
Şimdiye kadar defalarca filmini izleyecek olsam da önce kitap diye diye ertelemiştim ve iyi ki de öyle yapmışım. Henüz filmi izlemedim ama konu hakkında da olabildiğince az bilgi ile kitaba başlamak bence çok doğru bir seçimdi.
En başından beri anlatımıyle beni kendine çekti ve iş çıkışı otobüste başladığım kitabı bitirmeden uyuyamadım. Şimdi de son sayfaları düşündükçe daha çok uykularım kaçıyor. Bu kitaba dair ilk söyleyeceğim şey gerçekten de içeriğine dair en az bilgi ile ve tüm kalbinizi açarak okumaya başlayın. Bırakın kitap sizi alsın götürsün
Zaten kitabın kendi arka kapak yazısında dahi tanımlamadan kaçınılmış. Çünkü bu kitap nasıl tanımlanır ki? Bruno'nun Berlin'de başlayan ve bir tel örgüye uzanan öyküsü desek öyle eksik ki. Sadece okuyun demek istiyorum, ne olursa olsun okuyun. Son zamanlardan okuduğum en kalbe dokunan hikaye. Kalplerinize dokunsun, Bruno'yu tanıyın. Yüzleşelim birçok gerçekle ve çocuklar için temiz, barış dolu bir gelecek dileyelim hep birlikte.
Paulo Coelho'dan okuduğum 4. kitap olan Veronika Ölmek İstiyor, tıpkı adından da anlaşılacağı gibi genç, görünürde herhangi bir sıkıntısı olmayan Veronika'nın kendini öldürme isteği ile başlıyor. Ancak bunda başarılı olamıyor ve kendini bir akıl hastanesinde buluyor. Kitapta da bu hastanede yaşadıklarına şahit oluyoruz.
Orada tanıştığı her karakter ile kendinde başka yönü keşfeden Veronika ile beraber adeta delilik ve sözde normallik ya da yaşam ile ölüm arasındaki o ince çizgide gezer gibi oluyor insan
Hayatı da sorgulamadan edemedim, herkesin sesine kulak verirken, kendi sesini unuttuğun o anları... Kendi hayallerini gerçekleştirmeden başkalarının hayallerine öncelik verdiğin o anları... Bunu tekrar tekrar yaptığında olabilecekleri. Bir gün dönüp baktığında bu hayat senin değil de bir başkasına aitmiş gibi gelebilir, sense içinde bir boşlukla kalır. Ne olup bittiğini anlamadan ya yaşama hevesini kaybedersen, ya içindeki boşluğa hapsolursan ya da ne olduğunu anlayamadan geçip giden hayatına öylece bakakalırsan...
Duyu Bütünleme yöntemleri hakkında daha fazla bilgi sahibi olmaya ne dersiniz?
Duyu sistemi ve davranışlar arasındaki ilişki ilginizi çekiyor mu?
Çocuklarla mı çalışıyorsunuz?
Duyu bütünleme problemi yaşayan bir çocuğunuz/ögrenciniz/danışanınız mı var?
Bu sorulardan herhangi birine cevabınız evet ise bu kitabı kesinlikle okumalısınız!
Çünkü
Ah Melody seni ne çok özlemişim!!
4-5 sene önce "İçimdeki Müzik" kitabıyla gönlümü fetheden Melody'nin yolculuğu İçimdeki Melodi ile devam etmekte.
Kitabı ilk elime aldığımda hem kavuşma heyecanı hem de ya ilk kitaptaki gibi hissetmezsem korkusu sarmıştı içimi. Neyseki bu yorumda herhangi bir hayal kırıklığı bulamayacaksınız
O yerlere göklere sığdırılamayan Masumiyet Müzesi kitabı benim için gerçek bir hayal kırıklığıydı.
Uzun uzun içeriğe dair yorum yapmama gerek olduğunu sanmıyorum. Açıkcası ben böyle bir baş karakteri veya olay akışını sindiremedim. Bir saplantının da aşkın en saf hali olarak lanse edilmeye çalışılması, hatta bu saplantının kalıntılarının "Masumiyet" ismiyle müzede sergilenmesi bana oldukça yanlış geliyor. Aşk bu değil, aşk bu olmamalı.
Olayları kabullenemediğimden de kitap resmen elimde süründü. Bir okur olarak da keyif alamadım.
Anlatım yönünden akıcı gibi başlıyor ama bir bölüm geliyor ki 100-200 sayfa aynı konuyu işleyip duruyor ve bu resmen insanı boğuyor. Kemal karakteri yüzünden defalarca yarıda bırakacak oldum ama sırf bitirmeden yorum yapmamak için direndim. Uzun zamandır ben de bu kadar nefret uyandıran bir karakter daha olmamıştır. -Spoiler olabilir.-
Yani hem böyle bir durumda nişanlanması bu süreçte yapılan saçmalıklar, hem de Füsun evliykenki sözde trajik halleri beni çıldırttı.
Genel olarak sevmedim, sevemedim.
İlgi çekici bir konusu var bakıldığında evet, olayları görmezden gelecekseniz belki keyif de alırsınız ama yerlere göklere sığdıramamaya falan hiç de gerek yok. Okumazsanız zannımca bir şey kaybetmezsiniz.
Kristin Hannah'ın okuduğum 6. Kitabı ve ne yazsa okurum demekten vazgeçemiyorum!!
Yine pek güzel ve özel bir yolculuğa çıktım sayesinde ve yine ağlattı beni...
Kitap bize görünenin arkasına odaklanmayı, hiç kimseyi olduğu gibi yargılamamayı ve savaşmayı öğretiyor, her şeye rağmen savaşmayı...
Konusuna gelirsek;
Geçmiş ve geleceğin harmanlandığı özel bir hikaye. Meredith ve Nina zıt karakterde iki kardeş, onların ortak noktası ise babalarına duydukları sevgi ve anneleri ile aralarındaki mesafe. Bu dört kişilik ailede tüm bağlayıcı etken babayken bir gün çok hastalanır ve her şey böylece başlamış olur. Babasının tek bir dileği vardır o da anne ve kızlarının yakınlaşması ancak bu hiç de kolay değildir. Bu nedenle masal son kez anlatılmaya başlar. Bir masal bir aileyi nasıl hem bir araya hem de çok uzaklara getirir işte bu da kitapta saklı.
Başlarda neredeyse sıradan kabul edilebilecek bir aile dramı yolunda ilerlerken geçmişin gizemi çözüldükçe kendimi bir savaşın ortasında buldum. Savaşı konu alan her kitap zaten ruhumu ayrı etkiliyor bir de Hannah kaleminden çıkınca kalbimin parçalanması da kaçınılmaz bir hal aldı. Tamamen beklenmedik bir yolculuk değil kitapta sizleri karşılayan ancak karakterlerin hissettikleri o kadar güzel aktarılmış, psikolojilerinin derinliklerine öyle güzel inilmiş ve olaylar öyle içselleştirilmiş ki bir kez daha Kristin Hannah kaleminin ustalığına hayran kaldım.
Ee ne duruyorsunuz okuyun, okutun bu kitabı. Pişman olmayacaksınız!!!
3 Yaş ve Üzeri Çocuk Kitabı Önerisi
3 yaş ve üzeri çocuklarda keyifle okunacak bir çocuk kitabı!!! Hem çizimleri ile gönlünüze taht kuruyor hem de dil gelişimini hayvan karakterler ile desteklemek için size şahane fırsatlar sunuyor...
Çiftlikteki sıradan hayvanlarla başlıyor hikayemiz bir de uğurböceği. Herkesin sesleri varken uğurböceğinden hiç ses duyulmuyor ta ki duyulması gerekene kadar. Sonrasında ise ineği çalmayı hedefleyen hırsızlar alıyor sahneyi. Tüm planları ise hayvan sesleri üzerine olunca güzel değişimler yaşanıyor. Bir köpek vaklar, bir ördek mööölerse neler olur neler onu görüyoruz. Eminim bunu gören minnaklar hem şaşıracak hem de çok eğlenecek.
Etkileşimli okuma için her detayıyla çok uygun bir eser. Alın ve okuyun
BENİM KAFAM DA FAZLASIYLA KARIŞTI
Bütün Kadınların Kafası Karışıktır ve bu kitabı okuduktan sonra daha da karışacaktır.
Sıradan bir olay örgüsü ile işlenen bir kitap istiyorsanız burası doğru adres değil.
Benzetmeler üzerinden ilerlenen farklı bir anlatım sizi bekliyor bu kitapta. Belli başlı cümleleriyle aklıma kazımak istesem de keşke daha farklı şekilde yazılsaydı da anlattıklarını yüzde yüz anladığımdan emin olsaydım demekten de kendimi alamıyorum.
Karmaşık bir şekilde toplumda ve ailede kadının yaşadıklarını çarpıcı bir şekilde dürüstçe anlatıyor yazarımız. Bazı cümleleri okuduğunuzda “işte nokta atışı, harika açıklanmış” diye hayran kalırken bir an da “şimdi ne oldu burada” diye kendinizi sorguluyorsunuz
Zaten kendi de kitapta bu anlatımını şöyle betimlemiş. “Kimsenin içine girmek için anlatmıyorum ben. Akıp gitsin de istemiyorum. Boğazınızda kalmalı...”
Benim genel olarak ortalama bulduğum ama okuduğuma pişman da olmadığım bir kitaptı. O yüzden karar sizin, keyifli okumalar!
Bir çocuk kitabı aşığı olarak bu kitaba da ayrı aşık oldum
Plüton, farklılıklara saygı duyma ve özgüven sahibi olmayı çocuklara aşılarken kullanılabilecek harika bir çocuk kitabı. Bir gün dünyanın canının sıkılmasıyla plüton’un gezegenlikten atılmasıyla yaşanabilecek harika bir olay anlatmış bizlere yazar
Gerek resimleri, gerek olay akışı, verdiği mesajlar ve sayfa kalitesi ile gönlümde taht kurdu. 4 yaş ve üzeri çocuklar ve içindeki çocuğu hep besleyen yetişkinler için doğru tercih olacaktır! Bu güzel yolculuğu kaçırmayın!
Dünyanın Uyanışı serisiyle tanıdığımız Şengül Boybaş, yine güzel bir hikaye ile karşımızda.
İstanbul’un Kayıp Mührü adından da tahmin edileceği üzere içeriğinde mistik ögeler bulunduran gizemli bir roman.
Ana karakterimiz Edwin İngiltere’de soylu bir aileden gelmekte ve ailesindeki en değer verdiği kişi olan dedesinin kaybından sonra hiçbir şey
Yazarın kalemiyle Zamanı Durdurmanın Yolları eseri ile tanışıp sevenlerdendim. Gece Yarısı Kütüphanesi’ni de okumadan seveceğime emindim ama bu kadar seveceğini düşünür müydün derseniz, kesinlikle hayır! Çünkü kitaba bayıldım!! Favorilerimden biri artık! Belki abartıyorum ama şu sıra pişmanlıklar denizinde boğulan benim için daha doğru bir zaman ve daha doğru bir kitap yoktur diye düşünüyorum...
Gece Yarısı Kütüphanesi, ana karakterimiz Nora’nın hayatından tamamen umudunu kesip tam da her şeyden vazgeçecekken kendini zamanın hiç ilerlemediği bir kütüphanede bulmasıyla başlıyor. Bu kütüphanedeki her kitap Nora’nın bir tercihi ile oluşan bambaşka olasılıklarla dolu sonsuz sayıda hayatlarına uzanıyor. Böylece Nora da pişmanlık duyduğu her kararı sorguluyor ve farklı kararlar verdiğinde nasıl hayatlar yaşayabileceğini görmüş oluyor.
Hayattaki ufacık kararlarımızı, pişmanlıklarımızı, büyük seçimlerimizi yani bolca hayatımızı sorgulatan bir kitap var karşımızda. Sonsuz sayıda varyasyonlar dolu bu dünyada yaşadığımız hayatın önemine ışık tutuyor. Hayata doğru umut aşılayan, yönümüzü kaybettiğimizde pusula görevi görebilecek güzellikteydi Gece Yarısı Kütüphanesi.
Her şeyiyle çok sevdim, geldiği noktayı tahmin edemezdim diyemem tabii ancak bu noktaya ilerleyişi, kitapta geçen şahane sözler hayatıma dokundu resmen ve ben bu kitabı çook sevdim! Sizlere de gönülden tavsiye ederim!!! Doğru zamanda doğru kitaplarla buluşmanızı dilerim...
Bir kitap düşünün ki görmüş olduğunuz en durgun karakterlerden biri olsun, yaşadıklarıyla değil de yaşayamayışıyla takılsın zihinlere. Eveet işte karşımızda Oblomov!!
Oblomov edebiyata derin izler bırakmış ve edebiyatla da kalmayıp günlük yaşam dilinde “oblomovluk” gibi bir kelime eklenmesine yol açacak kadar etkiye sahip olmuş. Çünkü Oblomov’u anlatacak en iyi tabir sadece adını söylemektir. Ama Oblomov’u Oblomov yapan şeyi baştan aşağı tembellik olduğuna dair bir önyargıyı aşalım önce. Oblomov her işini başkalarının yapılmasına alışarak, yatarken kendi ayakkabısını dahi kendi çıkarmayı bilmeden bir yaşam sürdürmüştür. Burada da ailenin ve sosyal çevrenin insan karakterindeki önemine dikkat çekmeden duramayız. Evet, tembelliğine tembeldir ama yaşamını bir hiç uğruna başkalarının işlerine koşturarak geçirmektense tutkulu olduğunda yaşamayı göze alacak biridir.
Toplumsal bir başkaldırı niteliğinde bir duruşu vardır Oblomov’un. Öyle akşamları siz hep beraber buluşup sonra aranızdan her ayrılanın arkasından konuştuğunuzu görüp de o yaşama telaşınızda bulunmak istemez. Onca sene çalışıp, sonra daha da fazla çalışmak gerektiren hayat gayelerinden itina ile uzaklaşır. Aşk ile kesişen yolunda bile tüm çabalarına rağmen kurtulamaz oblomov’luğundan. Giyer hırkasını yer yemeğini sonra da uyudukça uyur...
Ah daha ne desem bilemiyorum...
Kirlenen kocaman dünyada kalbine en ufak bir leke değmeden gelip geçen bir karakter. Onu tanıma zahmetine katlanıp da sevmemenin mümkün olmadığını söylerlerdi, kesinlikle doğru. Bendeniz bu zahmete katlanmanızı şiddetle tavsiye ederim.
