Çalıkuşu
Bugün Çalıkuşu'nu okurken bir türbeden bahsedildiğini gördüm. Türbedeki zat hakkında "Haydi kızım, buraya kadar geldikten sonra girmezsen günah olur. Gönlünde ne dileğin varsa X Baba’dan iste!..", "Köyde birisi öleceği vakit, Azrail aleyhisselam, evvela X Baba’ya misafir olur, o vakit bu ışık kendi kendine
İnsan, yaşadığı yerlerde beraber bulunduğu insanlara görünmez ince tellerle bağlanırmış; ayrılık vaktinde bu bağlar gerilmeye, kopan keman telleri gibi acı sesler çıkarmaya başlar, hep birinin gönlümüzden kopup ayrılması, bir ayrı sızı uyandırırmış.
Paris'in en güzel bir çift sözünü söylemeliyim sana,
en güzel, en yalansız,
sonra da ıslıkla bir şeyler çalarak
gebermeliyim bahtiyarlıktan
ve insanlara inanmalıyız.
Yapraklarım ellerimdir, tam yüz bin elim var.
Yüz bin elle dakunurum sana, İstanbul'a.
Yapraklarım gözlerimdir, şaşarak bakarım.
Yüz bin gözle seyrederim seni, İstanbul'u.
Yüz bin yürek gibi çarpar, çarpar yapraklarım.
Çarşambayı sel alır,
bir yar sever
el alır,
kanadı kırılır
çöllerde kalır,
ölmeden mezara koyarlar onu.
O, "Yunusu biçaredir,"
baştan ayağa yaredir,"
ağu içer su yerine.
Fakat bir kerre bir derd anlayan düşmesin önlerine
ve bir kerre vakterişip :
"- Gayrık, yeter! .. "
demesinler