Zaten başkalarının yaşam tarzlarına, inançlarına hoşgörülü olmak değil mi, “bir orman gibi kardeşcesine ve bir ağaç gibi tek başına tek ve hür yasamanın” esası?
Zor koşullar altında yaşamaya uzun zaman mahkum kalanlar giderek özgürlük nosyonlarını yitirir, kendilerini başkalarının merhametine teslim edilmiş biçareler gibi görür, otoritenin buyruklarını yasal ve zorunlu sanarlar.
Siz de benzer duygular yaşamışsınızdır. Kendimi belki de en özgür hissettiğim anlar, karşılıklı kim olduğumuzu bilmediklerimle yaptığım tesadüfi sohbetlerde olur.
“Kansız inkılâplar yaşanmaz.”
demiştir. Ama arkasından da bu sözünü şöyle tamamlamıştır;
“Biz, İstiklâl Savaşında akan kanları, inkılâbımızın kan bedeli saymalıyız…”
Ama eğer Atatürk, bugün mezarından başını kaldırsa da kurduğu laik Türkiye’de din adına şimdi yapılan spekülasyonları ve yüz kızartıcı oyunları görse, kahrından, bir daha ölür…